Eşsiz Önderimiz ve izinden gitmekle şeref duyduğumuz, bütün yaratılmışların önderi ve tüm âlemlere Rahmet, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin doğumu olan Mevlid-i Nebeviyye’yi kalbi muhabbetle, tarif edilemez bir sevgi ve saygıyla kutluyoruz! Ve sadece ‘’O’nun İzindeyiz! O’nun taraftarıyız! O’nun Ümmetiyiz’’ diyerek gür bir seda ile bir kez daha haykırıyor, motivasyon ve kararlılığımızı tazeliyoruz elhamdülillah!
Sevgili Peygamberimiz ve Ashab-ı, Mekke-i Mükerreme’de 13 sene müşriklerden çektikleri eza ve cefanın belki de on mislini Medine-i Münevvere’de münafıklardan çektiği gerçeğini günümüzde de yaşamaya devam ediyoruz! O günün Abdullah ibn-i Selül ve Abdullah ibn-i Sebe’lerinin ve bugünkü uzantılarının Kur’an-ı Kerim’e çeşitli iftiraları, Peygamberimize ve güzide ashabına saldırıları, ‘’Kur’an bize yeter sünnete-hadise gerek yok’’(Haşa!) gibi iftira ve fitneleri tam 14 asırdır devam ediyor! Ama hepsi yenildi. Hepsi rezil ve zelil oldu. Bu Münafık taife dünyalarını değiştirdiğinde cenazelerine bir avuç aldattığı gafil ve ahmaktan başka katılan olmadı! Ve olmayacak!
“Şüphesiz, (her asırda ve her fırsatta) Allah’a ve Elçisine eziyet verenler (dinine ve davasına hıyanet edenler ve Peygamberin öğüt ve öğretilerini gereksiz görenler) var ya; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiştir ve onlar için (her iki âlemde) aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.” (Ahzab S.57) İlahi Mesajı gereği Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye düşmanları kâfir ve Münafıklar hep Allah’ımızın gazabına ve lanetine uğradılar! Ve kıyamete kadar da uğrayacaklar!
Asla başaramadılar ve başaramazlar zira; ‘’(Ve ey Nebim, Kelime-i Tevhid’de ve her Ezan-ı Şerif’te adını adımla anmak, böylece yerde ve göklerde saygınlığa ulaştırılmak suretiyle) Senin zikrini (şanını ve unvanını) yükseltip (şerefini) arttırmadık mı?” (İnşirah S.4) İlahi muhafazanın gereği asırların ve asrımızın Nemrut’ları, Firavun’ları, Ebu Cehil, Yahudi Abdullah ibn-i Sebe ve taraftarlarının tüm baskı şiddet ve engellemelere rağmen Dünya’da her gün ezanlarda, kametlerde, Namaz içi ve dışında milyar kere milyar anılan tek şahsiyet tek Önder Sadece Hz. Muhammed (s.a) Efendimizdir! Sadece O’nun İzinden gidenlere Selam olsun!
“Hayır! İnanan bir insan, Allah’ın kanunlarına nasıl karşı gelebilir? Ey Muhammed! Rabb’ına yemin olsun ki, onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla buyruğuna teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olamazlar!” (Nisa S. 65)
“Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği (Helal ve Haram gibi bir konuda karar verdiği) zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için, artık o işte kendi isteklerine (ve beklentilerine) göre (başka görüşleri) seçme ve tercih hakkı yoktur, olamaz! Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, (Ayet ve Hadislerin açık hükümlerini çiğner veya kendi keyfince tevil edip tersine çevirirse,) işte gerçekten o, apaçık bir sapkınlıkla sapmıştır.” (Ahzab S.36) İlahi talimatları mucibince; İslami Medeni Hukukumuzda, Ticaret Hukukumuzda, Miras Hukukumuzda, Ceza Hukukumuzda, Muamelat hukukumuzda ve diğer tüm haklarımızda danışmak ve kararına itirazsız teslim olmak eşsiz Önderimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize Ümmet olmanın olmazsa olmaz ilk şartıdır!
“Hiç kuşkusuz Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler. Allah Peygamber’ine karşı çok merhametlidir; ona daima sevgiyle yönelir, onu över, işlerini bereketli kılar, ismini yüceltir ve onun üzerine rahmetini indirir. Ve Onu her türlü şer ve şerlilerden korur! Melekler de Peygamber’i çok severler; onun en yüce makamlara ulaşması, İslâm’ın ve Müslümanların üstün gelmesi için Allah’a dua ederler. Onun şerefini gözetmeğe, şanını yüceltmeğe özen gösterirler. O hâlde, Ey inananlar! Sizin kurtuluşunuz için her şeyini fedâ eden bu Peygamberin izinden yürüyün, tüm gücünüzle davasını destekleyin, ona saygı duyun, onu yüceltin; böylece bu şekilde siz de ona salât edin ve ona tüm kalbinizle esenlikler dileyerek, emir ve yasaklarına teslim olarak içtenlikle selâm edin!”
(Ahzab S.56) İlahi talimatını tüm hayatımıza, ailemize ve devletimize düstur ve örnek alarak Resulullah efendimizi anmalı ve anlamalıyız! Ve bu ruhla sadece O’nun izinden ve nurlu yolundan gitmeliyiz! Ve mutlaka Mevlid-i Nebi Gününü resmi tatil yaparak Eşsiz Liderimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizi ve Onun güzel ahlakını etkin programlarla nefsimize ve neslimize tanıtmalı; işçi, memur, emekliye, öğrenciye ve tüm toplum katmanlarına ikramiyeler verilmelidir. Bir Asır sonra nihayet bu İktidarımız döneminde okullarımızda okutulmaya başlanan ama şimdilik tercihe bırakılan Kur’an-ı Kerim, Siyeri Nebi ve Ahlak Derslerini eğitim müktesebatının vazgeçilemez dersleri arasına almalı, Ehli Kur’an ve Ehli Sünnet, İctihadı Ülema ve Kıyası Fukaha yolu olan İslam İlkelerini yaşayarak ve yayarak ”Sadece Senin İzindeyiz Ya Resulellah!” muştusunu, imanımız ve teslimiyetimizle tüm Cihana tekrar tekrar ilan etmeliyiz!
“(Ey Resulüm!) De ki: “Eğer (gerçekten) Allah’ı seviyorsanız (bu iddianızı ispat etmek üzere) Bana (sünnetime ve hayat sistemime) tâbi (ve teslim) olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlayıversin. Allah Gafûr ve Rahim’dir.” (Ali İmran S.31) İlahi Mesajına uyarak Sadece Resulullah Efendimizin İzinden gidenlere Selam olsun.
Allah’ımız, İslam ve İnsan düşmanları Nifak ve İnkar ehline karşı daim yar ve yardımcımız olsun. Amiin.
Nefsimizde, ailemizde ve ülkemizde “İslam Sözleşmesi ”nin uygulanması, Mescid-i Aksa’mızın, Osmanlıcamızın özgürlüğü, tatil olması dileğiyle Cuma ve Mevlüdü Nebevi Bayramımız mübarek olsun.
Selam, sevgi ve duayla...
YORUMLAR