Hiçbir ebeveyn çocuğunun kriminal bir olay içerisinde olmasını istemez. Mevzuatın da bu durumu gözeterek yazıldığını görüyoruz. Fakat bir ebeveynin evladını saklama ve yardım etme eylemini ülkesinde yapması ile Eylem Tok olayındaki gibi bir organizasyonla yurt dışına kaçırarak yapması arasında bir fark olması gerekmez mi?
"Yaşamımızda yeni bir paragraf açarken, bir öncekine koyduğumuz nokta çok önemlidir" diyor Eylem Tok kitabı Mihr'de... Meseleyi takip ediyorsunuzdur sanırım. Eylem Tok, kaza yapan oğlunu bizzat kendisi yurtdışına kaçırdı ve yankıları sürüyor. Hiçbir ebeveyn böyle bir sürecin içinde olmak istemez eminim. Zaten bu ilk mesele değil. Hatırlayalım: Cem Gariboğlu'nun cinayetini... Babasını öldüren faile annesinin yardım ettiği haberlerini... Dini nikahla yaşadığı eşini öldüren kocaya yardım eden annesi ile babası çıkmıştı mesela... Gündem bu konular olunca, biraz detaylı olarak suçluya yardım eden aile fertlerinin durumuna, bu meselenin hukuki yönüne değinmek istedim. Zira bu konuyu daha çok konuşacağa benziyor.
Öğlen kuşaklarının, failleri bulan, magazin-polisiye karışık programlarında "sıradan insanların" (ki bu tabire hiç katılmıyorum) maceralarını izleyip hayretler içinde kalan bizler konu bir yazar ve iş adamı olunca pek oralı olmuyoruz sanki. Ama arada devasa bir fark var. Güçlülerin konuşulmamak için "imkanları", diğerlerinin de konuşulacak sadece "hayatları" var...
Ebeveynlerin fail olan çocuklarını koruma içgüdüsü ile hareket etmesi insanın doğasında olan bir durum. Aile içinde suç işlenmesi veya aile fertlerinin birbirine karşı suç işlemesi de mümkün. Konu suç, aile ve ebeveyn olunca meselenin iki boyutu çıkıyor karşımıza. Faile yardım edilmesi veya failin aile fertlerinden birisi olması durumu...
EYLEM TOK NE YAPTI?
Yazar. Kadın. Anne. Çok satan romanları, yazıp yönettiği filmleri var ve kendisini "masalcı" olarak tanımlıyor. Hakkındaki güncel iddianın bunlardan hiçbirisi ile ilgisi yok. İstanbul'da araç kullanan ve ehliyetsiz olan oğlu yol kenarında duran araçlara çarpıyor. Bir kişinin ölümüne dört kişinin de yaralanmasına sebebiyet veriyor. Sonra annesini arıyor. Anne olay yerine geliyor. Durumu görüyor. Oğlunu alıyor ve uçakla Mısır'a geçiyorlar. Sonra ABD'ye... Bildiğiniz bir kaçırma işi. Olay basit ifadeyle fail olduğunu bildiği oğlunu yurtdışına kaçıran anne hikayesi. Bu hikâyeyi bize Eylem Tok yıllar sonra nasıl anlatacak bilmiyoruz. Bir yazarın oğlunu kurtarmasının lirik ve epik bir versiyonunu okuyabiliriz. Hatta çok satanlar arasına bile girebilir. Zemin mümbit maalesef! Ama tüm bunlar bir yana bu eylemin hukuki bir yönü var. Eylem Tok bu konuda yargılanacak ve ceza alacak belki, bilmiyoruz.
SUÇLUYA YARDIM
Suçluya yardım etmenin birkaç türü var. Bunu basitçe üçlü bir tasnife tabi tutabiliriz. Birlikte fail olma durumu olabilir. Bir suçun birlikte işlenmesidir bu. İki failden bahsedilir. Bir başka durum ise birisinin suç işlemesini kolaylaştırmaktır. Bu halde failin suçu işlemesi kolaylaştırılır, yani araç gereç tedariki yapılır ve azmettirilir yani suçu işlemeye teşvik eder kişi. Bu halde de dolaylı olarak fail olarak kabul edilir ve suçun mahiyetine göre ona da ceza verilir. Ancak bu olay saydığımız iki halden farklı.
KAYIRMA SUÇU
Burada suçluyu kayırma suçu dediğimiz bir suç var (TCK m.283). Buna göre suç işleyen bir kişiye durumunun araştırılması; kişinin yakalanması, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayan kimseye altı aydan beş yıla kadar hapis cezası verilmesi mümkün. Şayet bu kimse kamu görevlisi ise cezanın yarı oranında artırılması mümkün. Kişi tutuklu veya hükümlü ya da gözaltında iken kaçması sağlanmış ise bu kere kamu görevlisine kaçmaya imkân sağlama suçu (TCK m.294) uyarınca ceza verilecek...
Gelelim suçluyu kayıran Eylem Tok'un cezasına. Eylem Tok oğlunu işlediği bir suçtan dolayı kayırıyor. Bu konuda TCK m.283'te şöyle bir hüküm var: "Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz."
ŞİMDİ NE AŞAMADA?
Eylem Tok'un bu davranışının mevcut mevzuat karşısında ceza alma olasılığı çok düşük. Belki suç delillerini ortadan kaldırmak, suçluyu bildirmemek, yardım yükümlüğünün yerine getirmemek gibi suçlardan ceza alması gündeme gelebilir ancak bunun da ihtimali düşük. Alsa bile cezalar yüksek değil. Olayın bir başka yönü ise bir gücün hikayesi aslında. Eylem Tok olayı basit bir adaletten kaçma olayı değil. Kısa sürede böyle bir işin yapılabiliyor olması üzerine düşünmek gerekiyor. Olayın hemen ertesi saatlerde yurtdışına çıkabilmek, oradan da bir başka ülkeye geçebilme kabiliyeti azımsanacak bir durum değil. Bu ekonomik güçle orantılı ama sadece ondan ibaret değil. Eylem Tok Türk Vatandaşı. İade sürecinin nasıl işleyeceği aşağı yukarı belli. Ancak fail çocuk ABD vatandaşı aynı zamanda. Bu halde kurallar nasıl işleyecek biraz muamma.
Olayda bir çalışan hakkında tutuklama kararı verildi. Bu kimse failin babasının çalışanı. Yine olaydan kısa bir süre sonra oraya intikal eden Eylem Tok'un orada bulunan kimselerin polisi aramasınlar diye telefonlarını aldığı iddia edilmişti. Bu, Tok tarafından yalanlansa da telefonun eski eşinin şoförü tarafından polise teslim edildiği medyaya yansıdı. Bu durum gerçekse Eylem Tok'un bu eylemleri sebebiyle ceza alma ihtimalini de görmek gerekiyor.
SUÇ VE EBEVEYN SORUMLULUĞU
ABD'deki meşhur "Oxford Lisesi saldırısını" hepimiz hatırlarız. 2021'deki olayda Jennifer Crumbley'in oğlu Ethan Crumbley dört öğrenciyi öldürmüş, altı öğrenci ve bir öğretmeni yaralamıştı. O tarihte 15 yaşında olan Ethan bir yetişkin gibi yargılandı. Hakkındaki cinayet ve yaralamaları kabul etti. Ömür boyu hapis cezası aldı. Buraya kadar durum normal. Bu yargılamada ilginç bir durum yaşandı ve jüri Anne Jennifer Crumbley'in de bu olaylarda kasten olmasa da sorumluluğu olduğunu düşündü ve bu yönde bir suçlamada bulundu. 16 Mart 2024 tarihli CNN haberine göre, bu bir ilk ve anne bazı hususları engelleyebilecek miydi, değil miydi bu yönde bir inceleme yapılıyor... Yine Fransa'daki sokak olaylarında, olaylara karışan gençlerin ebeveynlerine ceza uygulanması gündeme gelmiş ve bizzat adalet bakanı bu konuda çalışma yaptığını belirtmişti.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Hiçbir ebeveyn çocuğunun kriminal bir olay içerisinde olmasını istemez. Mevzuatın da bu durumu gözeterek yazıldığını görüyoruz. Suçlu evladına yardım eden anne, baba, kardeş, eş; bu durumdan dolayı ceza almıyor. Burada suç var ama ceza yok. Ancak başka suçlara karışmışsa o ayrı. Ya da kendisi de failse zaten bundan dolayı sorumlu oluyor. Bu olayın bize sormamızı öğütlediği şey şu: Bir ebeveynin evladını saklaması ve yardım etmesini ülkesinde yapması ile bu şekilde bir organizasyonla yurt dışına kaçırarak yapması arasında bir fark olması gerekmez mi? Belki TBMM'nin bu konudaki (yukarda belirttiğimiz cezasızlık hali öngören) düzenlemeyi gündeme alıp çerçeveyi daraltması gerekebilir.
YORUMLAR