Hapishanedeki biri "ABD Başkanı" olabilir mi?
Reklam
CÜNEYD  ALTIPARMAK

CÜNEYD ALTIPARMAK

Hapishanedeki biri "ABD Başkanı" olabilir mi?

01 Haziran 2024 - 17:12

Trump ABD’ye ilkleri yaşatmaya devam ediyor. Bildiğiniz üzere Trump hakkında mahkeme jürisi “suçlu” olduğu yönünde karar verdi. Trump suçlu bulundu ama cezasının ne olacağı konusunda 11 Temmuz’daki duruşmayı beklememiz gerekiyor.

Jüri suçluluğu tespit eder, cezayı değil!

ABD’nin hukuk sistemi bizden farklı. Ceza yargılaması temelde iki aşamadan oluşuyor. Suçluluğun tespiti ve cezanın tayini. Bir kimsenin hakkındaki iddialara dönük suçluluğun tespitini jüri yapıyor. Ancak cezanın ne olacağına, miktarına ve türüne hâkim karar veriyor. Mahkeme iddialar hakkında suçlu bulunan Trump için -düşük bir ihtimal de olsa- “hapis” cezası verirse, Trump “parmaklıklar ardındaki başkan” olabilir. Devlet evraklarını da görüş gününde imzalayabilir artık…

ABD Anayasası ne diyor?

Meselenin siyasi boyutu ayrı. Seçmen böyle bir profile oy verir mi bilinmez ama ABD’deki durum bizim bildiğimizden biraz farklı. ABD Anayasasına göre bir kimsenin “başkan” olarak görev yapabilmesi için “doğuştan ABD vatandaşı” olması, en az 35 yaşında ve en az 14 yıldır ABD’de ikamet ediyor olması yeterli. Başkaca bir şart aranmıyor. Bizdeki gibi “seçilme yeterliği” sistemi yok, hatta hükümlü biri bile başkan olabilir ABD’de.

“Seçilme yeterliliği”

Bu konu Trump sayesinde birkaç yıldır ABD gündeminde. 2021 yılında Trump’ın “senato baskını sebebiyle” kışkırtıcı olduğunu ileri süren bir grup; bazı eyaletlerde Trump’ın seçilme yeterliliğinin iptali için davalar açmıştı. Bu davaların tamamı Yüksek Mahkemeden şu gerekçeyle döndü: “Böyle bir konuda kısıt getirmek eyaletlerin işi değildir, karar verecek merci Kongre’dir”… Her ne kadar siyasilerin yaptığı açıklamalarda “sorunun çözümü sandıktır” şeklindeki vurgu ön plana çıksa da iki dönemeç var. Birincisi mahkemenin vereceği karar, ikincisi ise bu konunun kongre önüne gelip gelmeyeceği.

Dijital Medya Konferansı

Geçtiğimiz çarşamba günü Ankara’da Radyo Televizyon Üst Kurumu ve Türk İnternet Medya Birliği ortak programı ile dijital medyanın dününün, bugününün ve geleceğinin konuşulduğu bir konferans düzenlendi. Hem hazırlık sürecinde bulunduğum hem de bir oturumu yönetme görevi üstlendiğim konferansta, internet yayınlarının denetimi, yapay zekâ, internet medyasının sorunları, dijital pazarlama, medya ve güvenlik konuları başta olmak üzere çeşitli sunumlar gerçekleştirildi.

Konferans notları …

Konferansa dair birçok not biriktirdim, bunları diğer yazılarımda ele alacağım ama birkaç çarpıcı ifadeyi paylaşmak isterim: ► Sayın Deniz Güler‘in RTÜK’ün dijital yayınları denetleme kapsamına almasının bir dönüm noktası olduğunu izah etmesi, ►Murat Yılmaz hocamızın, “internetin bir gayrinizami harp aparatı olduğu” yönündeki tespiti, ►Bora Hızal‘ın Türkiye Yüzyılı hedefleri ile hane başına düşen çocuk sayısındaki düşüş ve tek başına yaşayanların sayısının artması arasındaki çelişkiyi ortaya koyması, ►Kıymetli Nasuhi Güngör‘ün merkez medyanın başta anlam veremediği ve belki de küçümsediği internet medyasına şimdilerde sahip çıkması yönündeki tespiti süreci özetleyen bir ifade idi.

Yapay zekadan kuantum medyaya…

Yine ► Özge Evci Eralp‘in yapay zekanın yazar, muhabir veya editör olabildiği yönündeki tespiti ve sosyal medyanın kişisel verirler konusunda nasıl bir risk taşıdığını, verilerin nasıl nefret ve ayrımcılık için kullanıldığını örnekleri ile izah etmesi, ►Tanju Akıncıoğlu‘nun internet medyasının halen ikincil mecra olarak algılandığına dair somut tespitleri, bu alanın gelişimi için yapılması gerekenlere dair verdiği öz bilgiler ile ►Emin Aydın‘ın dijital medya bitiyor kuantum medya geliyor şeklindeki değerlendirmeleri önemliydi. Bu başlıkları daha çok konuşacağız eminim. Özellikle sosyal medyanın sorumluluğu ve “algoritmik ayrımcılık” konusu önemli.

Teşekkürler RTÜK…

Türk İnternet Medya Birliği kurucularının kendi deneyimlerini ve sorunlarını konuşma imkânı bulduğu İngiltere, Azerbaycan, KKTC’den ve diğer ülkelerden temsilcilerin katıldığı konferans için RTÜK’ü “düzenleyici” ve “önleyici” misyona sevk eden Başkan Ebubekir Şahin‘e ve ekibine teşekkür etmek gerekiyor. Şüphesiz bir teşekkürü de TİMBİR Genel Başkanı Süleyman Basa nezdinde tüm ekip hak ediyor. Bu tip faaliyetler ile sektörün nabzının ölçülmesi ve sorunların konuşulmasına “zemin tesis edilmesi” çok ama çok kıymetli!

YORUMLAR