Avrupa’nın öyle tepeden baktığına aldırmayın siz, bundan henüz bir kaç asır evvel Osmanlı’da helâ talimnameleri yayınlanırken Avrupa pisliklerini pencereden atıyordu.
Helânın tarihine inip cilt cilt kitaplar karıştırdım. Böylesi bir konunun beni günlerce oyalayacağını hiç tahmin etmezdim. Dinimiz; ‘Temizlik imandandır.’ hadis-i şerifiyle konuyu özetlemiş. Gazi Hüsrev Bey Bosna’da Sancak Beyi iken fetihlere katılır, lâkin Bosna’daki imar çalışmalarını da aksatmaz. Teftiş için câmiye geldiği bir gün ortalığı dayanılmaz bir koku kapladığını görür ve sorar; “Nedir bu hâl?” Hırvat işçiler henüz tuvaletle tanışmamışlardır. Durum anlaşılır ve tuvaletler yapılır.
Bu sırada Roma ve Paris pencerelerden aşağı atılan pislikler yüzünden nefes alamayacak duruma gelir. 18’inci asır Londra’sında temizlik görevlisi olarak çalışmak en kârlı işlerden birisidir. Durum böyle olunca da veba ve koleradan Avrupa nüfusunun üçte biri heba olur. İstanbul’da ise 19. yüzyılda mermer zeminli alaturka helâ yapmak mecburdu. Lavaboda ise, sıcak su, ayna, kurna, temiz havlu, temiz tarak ve elbise fırçası olmalıdır. Osmanlılar; hamam, çeşme, sebil, sarnıç, şadırvan yaptırır, devlet inşa ettiği kemerlerle şehre dereler akıtır âdeta. Maks Kemmerich’in ‘Tarihteki Garip Vakalar’ kitabında; “Paris’te 14. Louis zamanında hiç kimse sokakta giderken tepesine pis bir şey dökülmeyeceğinden emin değildir. Ancak geniş caddeler nispeten emniyetlidir. Paris’te her an bir pencere açılabilir ve süratle söylenen ‘Geliyoooor!..’ seslenişinden sonra bir lazımlık boca edilebilir. Kuytular, hatta saray ve kilise duvar diplerinde ihtiyaçlar ortalık yerde giderilir...” Parfümle kokuyu bastırmaya çalışsalar da durum daha karışık bir hâl alır. Avrupalı kadınlar bu yüzden geniş etekler kullanırlar. Topuklu ayakkabılar pisliklere basmamak içindir, şemsiye ve siperli şapka da yukarıdan atılanlara hedef olmamak için. Sokağa lazımlık dökme adeti 1780’lerde men edilir. 20. asrın başında hâlâ helanın olmadığı yerler vardır.
Fransa Frantz Funck Brentano ‘La Societe Sous L’ancien regime’ ismindeki kitabında; “Eski devirlerdeki kral saraylarının müthiş pisliği malumdur. Onun için temizlikten sonra ardıç ağacı yakılarak güzel koku verilir.” Avrupa, 19’uncu asırda yavaş yavaş pislik olmaktan kurtulur. Tuvaleti kullanmaya başladı ancak hâlâ taharet musluğuna geçemedi! (Kaynak: Raşit Ağzıkara)….b.a.k.
YORUMLAR