Diyet kavramının çok yanlış empoze edildiğini vurgulayan Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Müge Arslan, “Beslenme süreci kişinin yaşam arkadaşıdır. Uygulanan beslenme listelerinin yaşam tarzına paralel olarak hazırlanıp yürütülmesi gerekiyor.” dedi.
Doç. Dr. Arslan: “Eğer gerçekten sağlıklı kilo vermek ve verilen kilo tekrardan geri alınmak istenmiyorsa diyetisyenlere gidilerek destek alınmalı.”
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Müge Arslan, sağlıklı beslenme ve diyet konusunu değerlendirdi.
“Kilo almanın temelinde yetersiz ve dengesiz beslenme ile hormonal değişiklikler yer alıyor”
Kilo almanın temelinde yetersiz ve dengesiz beslenme ile hormonal değişiklikler ve zamanın ilerlemesiyle beraber metabolizma hızının yavaşlamasının yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Müge Arslan, “Nasıl ki yetersiz ve dengesiz beslenme paralelinde obezite sorununu getiriyorsa, ortoreksiya nevroza denilen sağlıklı beslenme takıntısı sorunuyla da karşıyayız. İdeal ağırlığında olmasına rağmen biraz daha, biraz daha, biraz daha ile gelip daha sonrasında çok ciddi bir sağlık problemine yol açan bir olay karşımıza çıkıyor. Bazı kişilerde vücut ağırlığı ideal olsa bile yine de biraz daha vermek istiyorum şeklinde yanlış düşünce oluyor. Beynin eğitilmesi denilen bir süreçten bahsediyoruz. Öncelikle vücut analizi yapılıp, kişinin gerçekten kilo vermeye ihtiyacı var mı, yok mu? Bunun çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Daha sonra bir uzman eşliğinde yeterli ve dengeli beslenme önemli. İhtiyacı olmadığı halde kilo verme süreçleri beraberinde hormonal değişikliklerden tutun, sonu ölüme kadar giden çok ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirebiliyor.” dedi.
10 kilo verdiyse 20 kilo geri alıyorlar…
İnsanların doğru ya da yanlış birtakım yöntemler uygulayarak kilo verdiklerine dikkat çeken Doç. Dr. Müge Arslan, şunları dile getirdi:
“Zayıflıyorlar demiyorum, kilo veriyorlar. Fakat sonrasında 10 kilo verdiyse 20 kilo geri alıyor. 5 kilo verdiyse 10 kilo belki daha fazlasında geri alıyor. Yanlış uygulanan her metot, metabolizmaya bir çarpı koyuyor ve sonrasında daha fazla kilo olarak geliyor. ‘Hocam 3 ay boyunca sizin her dediğinizi yapacağız, egzersize çok fazla yoğunluk vereceğiz, aç kal deyin, aç kalacağız’ diyenler var. Temeldeki hata bu. Yetersiz ve dengesiz beslenme çözüldüğü zaman kilo alma gibi bir sorun olmuyor.”
“Diyet kavramı çok yanlış empoze ediliyor”
Diyet kavramının çok yanlış empoze edildiğine de dikkat çeken Arslan, “Diyet denince insanlar yetersiz beslendiklerini, yalnızca tek bir besin grubuna yönelik ya da sadece protein ağırlıklı sebze, meyve ağırlıklı besleneceklerini, aç kalacaklarını düşünüyorlar. Beslenme süreci kişinin yaşam arkadaşıdır. Bu nedenden ötürü yaşam arkadaşınızla birlikte hareket edebilmek çok önemli. Uygulanan beslenme listelerinin yaşam tarzına paralel olarak hazırlanıp yürütülmesi gerekiyor.” diye anlattı.
Yıllarca makarna yiyen birine sen makarna yemeyeceksin demek gerçekçi değil!
Yıllarca makarna yiyen bir insana ‘sen makarna yemeyeceksin’ demenin gerçekçi olmadığına işaret eden Doç. Dr. Müge Arslan, “Önemli olan makarnayı da yaşam tarzına adapte ederek sağlığını bozmayacak şekilde pişirilme yöntemleriyle beslenme sürecine dahil etmek.” dedi.
Popüler diyetlere de işaret eden Doç. Dr. Müge Arslan, “Çeşitli diyetler uygulanıyor. Atkins vardı, taş devri diyeti çıktı. Ketojenik diyet var. Glutensiz diyet bir ara çok modaydı. Fakat bunların tamamı Gastrointestinal (sindirim) sistemin mikrobiyotasını bozuyor ve çok ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor.” diye konuştu.
Kilo alma ya da verme sadece tartıdaki görülen rakam değil…
Doç. Dr. Müge Arslan, kilo verme sürecinin nasıl olduğuna vakıf olmak gerektiğini kaydederek, “Zaten bu oturduğu zaman, o vermesi gereken kiloyu verdikten sonra daha fazla kilo vermek istiyorum düşüncesi ortadan kalkıyor ve sağlıklı bir süreç geliyor. Nedir bu? Öncelikle ideal ağırlığın ne olduğunun analiz edilmesi lazım. Sadece beden kitle indeksini düşünerek ‘ben kiloluyum, obezim, şişmanım’ diye insanlar kendine komut veriyor. Fakat beden kitle indeksi boy ve kiloya endeks alarak ortaya çıkan bir ortalamadır. Yağı hesaba katmayan bir kriterdir. Bu nedenden ötürü insanlar kilo alma ya da verme eylemlerini sadece tartıdaki gördükleri rakamın düşüklüğü ya da yüksekliği olarak algılıyorlar. Bu nedenden ötürü kişinin beynine ideal ağırlığını, ideal vücut yağını ve buna göre nasıl bir yolda ilerleyeceğini söylemesi lazım.” şeklinde konuştu.
Yağ ideale gelmediği sürece o verilen kilo tekrardan geri geliyor…
İnsanların çok hızlı bir şekilde ve kısa sürede kilo verme hedefi içerisinde olduklarını, bunun da çok yanlış bir süreç olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Müge Arslan, “Çünkü kilo verme süreci kişiye göre değişir. Morbid obez denilen aşırı derecede şişman olan bir birey, fazla miktarda vücut ağırlığı olduğu için daha hızlı kilo verirken, zayıf diye kategorize edilen vücut ağırlığının altında olan ya da ideal vücut ağırlığında olan kişiler çok daha yavaş kilo verebilirler. Nedir bunun ortalaması? Literatür, bunu haftada yarım kiloyla bir kilo arası der. Ama kişiye göre değişen bir süreçtir. Bir manken danışan haftada 300 gram veriyor. Bu onlar için iyi bir sayı. Fakat çok aşırı kilolu dediğimiz morbid obez danışan haftada 4 kilo 5 kilo verebiliyor. Bu su kaybı oluyor. Verilen kilonun geri alınması konusu da bu. Yani vücut ağırlığınız iniyor aşağıya. Siz kilo verdim diyorsunuz, ama yağ ideale gelmediği sürece o verilen kilo tekrardan geri geliyor.” dedi.
“Kilo alma ya da verme süreci sadece beslenmeyle alakalı değil”
Kilo alma ya da verme sürecinin sadece beslenmeyle alakalı olmadığını da belirten Doç. Dr. Müge Arslan, şöyle devam etti:
“Egzersiz de önemli bir yere sahip. Yani alınan enerji ve harcanan enerjinin dengesiyle alakalı bir süreçten bahsediyoruz. Yaşın, ciddi bir önemi var. Zamanın ilerlemesiyle beraber her 10 yılda bir bazal metabolizma yavaşlıyor. Spesifik süreçler var menopoz süreci gibi. Özel dönemler var hamilelik süreci gibi, emzirme süreci gibi. Bazı hastalıkların araya girdiği süreçler var hipotiroidi gibi haşimato gibi. Endokrinolojik birtakım hastalıklar gibi. Bunların hepsi aslında kilo alma sürecini tetikliyor.
Fakat egzersiz olmayan bir hayat da oldukça önemli. Bunun için insanlar çalışma hayatında çok aktif oldukları için özellikle masa başı çalışanlara, pratik önerilerde bulunuyoruz. Mesela arabalarını iş yerlerinden birazcık daha uzağa çekerek yürümek gibi, asansör kullanmamak gibi. Hafta sonları sahil kenarında ya da parkta, bahçede yürüyüş gibi… Bunlar hayatı hareketlendirebilecek küçük ip uçları. Beslenmenizi de düzelterek bunlara dikkat ettiğinizde kilo almanın önüne geçiyorsunuz.”
“Beslenme sadece tek besin grubuna yönelik bir şey değil”
Beslenme sürecinin pazar haline geldiğini, besin destekleri ve zayıflama pazarı denilen bir süreç haline geldiğini dile getiren Doç. Dr. Müge Arslan, şunları söyledi:
“Beslenme sadece tek besin grubuna yönelik bir şey değildir. Kişinin aldığı karbonhidrat, protein ve yağ miktarıdır. Kişi karbonhidrat da almalı, protein de almalı ve yağ da almalı. Bu denge o bireye özgü ayarlanmalı. Yapılan en büyük hatalardan bir tanesi bir kişinin zayıfladığı listeyi birçok kişinin uygulaması… Eğitimsiz insanların çok fazla basında göz önünde olması ve bunların beslenmeye yönelik tüyo vermesi. Yanlış ve yetersiz beslendiğinden dolayı yaşamını kaybeden çok fazla insan var. Sağlık sorununa neden olan çok fazla insan var.
Eğer gerçekten sağlıklı kilo vermek ve verilen kilo tekrardan geri alınmak istenmiyorsa diyetisyenlere gidilerek destek alınması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Beslenme uzmanı ve diyetisyenler tarafından vücut analizi yapılarak beslenme süreçlerinin ayarlanması oldukça önemli.”
Temeldeki sorun yaşam tarzına adapte edilmemiş diyet listeleri…
Doç. Dr. Müge Arslan, tek başına diyet ya da tek başına egzersizin etkili olamayacağını ifade ederek, “Bunların ikisi de bir bütün. Temeldeki sorun yaşam tarzına adapte edilmemiş diyet listeleri ve yaşam tarzını adapte edilmemiş egzersiz programları ile başka bir hayata bürünmek.” dedi.
YORUMLAR