Adalet Bakanı Tunç, Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’daki Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde (IUS) düzenlenen Siber Suçlarla Mücadele Uluslararası Çalıştayı’nda konuştu. Saraybosna’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden Tunç, çalıştayın düzenlenmesine katkı sağlayan IUS ve Türkiye Adalet Akademisine teşekkür etti.
Tunç, “Bazı şehirler vardır içinden hayat akar, ne yanına bakarsanız tarih kokar. Saraybosna işte o şehirlerden bir tanesi. Türkiye’nin Bosna Hersek ile yüzyıllara dayanan güçlü tarihi, kültürel ve toplumsal bağları vardır. Bu bağlar, Osmanlı döneminden beri Türklerle Bosna Hersekliler arasında var olan güçlü dostluk ve kardeşlik ilişkilerine dayanmaktadır.” diye konuştu.
Bosna Hersek’in bugünkü çok etnisiteli ve inançlı yapısının çağlar boyu muhafaza edilmesinde o dönemde bu topraklarda yaşayan bütün insanların dil, din, ırk gözetilmeksizin barış, huzur ve kardeşlik ikliminde yaşamaları ve etnik köken, dini tercih veya diğer aidiyetlere saygı duyulmasının önemli rolü olduğunu kaydeden Tunç, “Ecdadımızın maddi ve manevi izlerini bu topraklarda görmek bizim için her zaman bir iftihar vesilesi olmuştur. Dolayısıyla biz burada kendimizi her zaman evimizde hissediyoruz.” dedi.
ULUSLARARASI SİSTEMİN BU KATLİAMI ÖNLEMEKTE DE ÇARESİZ KALDIĞINI ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ
Tunç, uluslararası hukuk ve iş birliğinin önemine değinerek, buna örnek olarak Bosna Hersek’te 1992-1995’teki savaşta yaşanan acıların ve uluslararası toplumun yaşananları önlemekte yetersiz kalmasının gösterilebileceğini söyledi.
Uluslararası toplumun zamanında hareket edememesi neticesinde, uluslararası mahkeme kararıyla tescil edilen Srebrenitsa Soykırımı’nın yaşandığını hatırlatan Tunç, “O dönemde savaş suçu işleyenler adaletin tecellisi için daha sonra uluslararası ve yerel mahkemelerde yargılansalar da bu acıların hiç yaşanmaması gerekirdi.” ifadesini kullandı.
Srebrenitsa’daki acıların benzerinin bugün Gazze’de tekrarlandığını kaydeden Tunç, Gazze’de İsrail’in saldırılarında çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivillerin öldürüldüğünü, okulların, hastanelerin, sivil yerleşim yerlerinin ve kampların bombalandığını söyledi.
Tunç, “Bu katliam ve insanlık dışı vahşetin devam ettiğini üzülerek görüyoruz. Uluslararası sistemin de bu katliamı ve insanlık suçunu önlemekte çaresiz kaldığını üzülerek görüyoruz. Uluslararası Adalet Divanına götürülen dava ve Soykırım Sözleşmesinin ihlaliyle ilgili husus mahkemede görülmeye başlandı. Tedbir kararı verildi ama bu tedbir kararının da uygulanmadığını hep beraber görüyoruz. Bu kararın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla birlikte uygulanması gerekirdi.” dedi.
BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ VURGUSU
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) alınan ateşkes kararının uygulanmadığını üzülerek izlediklerini ifade eden Tunç, BMGK önüne götürülen ateşkes ve insani yardım önergelerinin veto edilmesinden üzüntü duyduklarını belirtti. Tunç, şöyle devam etti:
“İsrail’in uluslararası hukuk kararlarına uymadığını üzülerek görüyoruz. Uluslararası sistemin, insan hakları ihlalleri konusunda yaptırım gücünün olması noktasında artık bir revizyona tabi tutulması gerektiğini de savunuyoruz. Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan, BMGK dahil her platformda ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken, bu sistemin insanlığın problemlerine çare olamadığını her zaman vurguluyor. Avrupa ülkelerinde insanların sokaklara taştığını, çocuk katliamlarının, soykırıma varan cinayetlerin önlenmesi noktasında insanlığın sokaklara taştığını ancak insanlığı temsil eden uluslararası kuruluşların ise bu problemlere çare olamadığını üzülerek görüyoruz.”
Bölgede ateşkesin sağlanmasını ve İsrail’in uluslararası hukuk kurallarına uymasını temenni ettiklerini vurgulayan Tunç, insani yardımlara engellerin kaldırılması çağrısında bulundu.
Tunç, “Oradaki çözümün bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasından geçtiğini tekrar ediyoruz. Orada iki devletli bir çözüm olmadan bu problemin çözülmeyeceğini ve bu yaranın kanamaya devam edeceğini söylüyoruz. Biz Türkiye olarak, Gazze’deki mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz. Diplomatik yollarla da çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bölgede kadınların, çocukların, sivillerin öldürülmesinin önüne geçilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Gazze halkına el uzatmaya, mazlumların sesi olmaya, haklı davalarında Filistinlilerin yanında yer almaya devam edeceğini söyleyen Tunç, insan hakları ihlallerinin bütün insanlığa karşı işlenmiş suçlar olduğunu kaydetti.
SİBER SUÇLARLA ETKİLİ BİR MÜCADELE
Bilişim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelerin hayatlara birçok alanda kolaylık ve fayda sağladığını anlatan Tunç, bilişim alanında yaşanan bu değişimin, diğer yandan yeni bir suç tipi olan sanal ortamda işlenen suçlardaki artışı da beraberinde getirdiğini ifade etti.
Tunç, devletlerin arasındaki coğrafi ve siyasal sınırların bulunmadığı sanal dünyada işlenen suçlarla mücadelenin her devletin gündemini yoğun şekilde meşgul ettiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
“Mağdurla aynı fiziki ortamda bulunmaya gerek olmadan dolandırıcılık, hırsızlık, şantaj ve tehdit gibi suçların işlenmesi mümkün hale gelmiştir. Bunun yanı sıra suç gruplarının veya terör örgütlerinin faaliyet alanı genişlemiş, iletişim ve propaganda imkanları artmıştır. Sanal ortamda işlenen suçlarla mücadelede edindiğimiz ilk tecrübe, öncelikle etkili önlemleri ve caydırıcı yaptırımları içeren yasal bir alt yapıya sahip olunmasıdır.”
Türkiye’de bilişim suçları ile mücadele kapsamında önemli yasal değişikliklerin yaptıklarını ifade eden Bakan Tunç, “Ulusal seviyede emniyet güçlerimiz ve yargı mercilerimiz siber suçlarla etkili bir mücadele gerçekleştiriyor.” dedi.
Tunç, uluslararası seviyedeki mücadelenin temelini ise siber suçların işlenmesinin önlenmesini ve bu suçlarla mücadeleyi amaçlayan uluslararası sözleşmelerin oluşturduğunun altını çizerek, Türkiye’nin başta Budapeşte Sözleşmesi olarak bilinen Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi olmak üzere siber suçlarla mücadele alanındaki temel uluslararası sözleşmelere taraf olduğu ifade etti.
Bakan Tunç, muhatap yabancı ülkelerle etkili bir adli iş birliği sürdürdüklerini belirtti.
HAKİM VE SAVCI ADAYLARININ AKADEMİ EĞİTİMİNİ ÖZENLE ELE ALIYORUZ
Mesleklerinde başarılı hâkim ve savcıların yetişmesinde iyi bir hukuk eğitiminin yerinin önemine değinen Tunç şöyle devam etti:
“Anayasa ve kanunlardan almış oldukları yetki çerçevesinde hukuka ve insan haklarına bağlı, meslek etik ilkelerini benimseyen ve uygulayan, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebilecek nitelikli hâkim ve savcılarımızın yetişmesine büyük önem veriyoruz. Bu bakımdan gerek hukuk öğrencilerinin fakültelerde aldıkları eğitimin, gerekse de hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesinde aldıkları akademi eğitimini özenle ele alıyoruz.”
Tunç, teorik eğitimin tek başına yeterli olmadığına işaret ederek, hukuk öğrencilerinin mesleğe başlamadan önce tecrübe kazanmasına önem verdiklerini söyledi.
Hukuk Fakültesi mezunlarının 2024’ten itibaren Hukuk Mesleklerine Giriş sınavına tabi tutulduklarını belirten Tunç, bu sınavda başarılı olanların avukatlık yapabileceğini kaydetti. Tunç, “Biz bu tecrübelerimizi dost ülkelerimizle ve adli iş birliği yaptığımız ülkelerimizle paylaşmak istiyoruz.” dedi.
Hâkim ve savcıların gerek meslek öncesi gerekse de meslek içi eğitimlerine ilişkin ülkelerarası iş birliği taleplerinin Türkiye Adalet Akademisi tarafından gerçekleştirildiğini kaydeden Tunç, çalıştayda imzalanacak Türkiye Adalet Akademisi ve IUS Arasındaki Mutabakat Zaptının hukuk eğitimi alanındaki iş birliğinin en güzel örneklerinden biri olacağına inandığını söyledi.
Tunç, çalıştayın siber suçlarla mücadele konusunda katılımcı ülkelerin hem hukuki konularda fikir alışverişi yapmasına, hem de ülkeler arasındaki ilişkiyi bir adım daha ileriye götürmesine katkı sağlayacağına ve özellikle uygulayıcılara faydalı olacağına inandığını ifade etti.
Çalıştay, Türkiye Adalet Akademisi, IUS, Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile Bosna Hersek Hakimler ve Savcılar Eğitim Merkezi iş birliğinde yapıldı.
YORUMLAR