Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Yılın ilk sekiz ayındaki ihracatımız 165 milyar doları, yıllık ihracat da 253,5 milyar doları bulmuştur. Türk lirası ile yapılan ihracat rakamının yılın ilk sekiz ayında 361,6 milyar liraya yükselmesi, cari açığımız bakımından sevindirici bir gelişmedir. Orta yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatımızın, toplam ihracat içindeki payının yüzde 40’ı geçmesi de bir diğer sevindirici haberdir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemize eserler ve hizmetler kazandırmayı sürdürdüğümüz bir ayı daha geride bıraktık. Son Kabine Toplantımızdan bugüne iştirak ettiğimiz programları kısaca sizlere paylaşmak isterim.
Kabine Toplantımızın ertesi günü Yurt Dışı Müteahhitlik Başarı Ödüllerinin Takdimi Töreni vesilesiyle ülkemizi dünyanın dört bir yanında temsil eden iş insanlarımızla bir araya geldik. Ülkemizin müteahhitlik listesinde 42 firmayla, teknik müşavirlik listesinde altı firmayla aldığı bu değerlendirmeleri önemli görüyoruz. Dünyada hem yeni altyapı kurma hem eskiyen altyapıyı yenileme ihtiyacı bitmedikçe müteahhitlerimizin başarılı çalışmaları artarak sürecektir.
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademimizden mezun olan subay ve astsubaylarımızın diplomalarını vererek bu iki önemli teşkilatımızın gücüne güç kattık.
“ŞEHİRLERİMİZİ HIZLA YENİDEN AYAĞA KALDIRMAK İÇİN BÖLGEDE ARDI ARDINA TEMEL ATMA TÖRENLERİ GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”
Deprem bölgesi 6 Şubat’tan beri istisnasız her gün her an olduğu gibi geçtiğimiz haftalarda da yine gündemimizin ilk sıralarındaydı. Kimi vicdan ve ahlak fukaraları hâlâ depremzedelere hakaret etmekte, onların acıları üzerinde tepinmekte ısrar ederken biz yaraları sarmayı sürdürüyoruz. Konteyner kent kurulumlarını tamamlayıp talep eden hak eden hak sahiplerini buralara yerleştirdik. Yardımları sistemli bir şekilde ulaştırıyoruz.
Şehirlerimizi hızla yeniden ayağa kaldırmak için bölgede ardı ardına temel atma törenleri gerçekleştiriyoruz. Son temel atma töreniyle birlikte Adıyaman’da söz verdiğimiz 65 bine yakın konut ve köy evinin yarısından fazlasının inşasına başlamış olduk. Depremde en büyük yıkımı yaşayan Hatay’da ise son temel atmayla beraber 50 bin konut, köy evi ve iş yerinin inşa çalışmaları devam ediyor. Yerinde dönüşüm projesine Hatay’daki başvurusu sayı 86 bini geçti. Dolayısıyla bu şehrimizi de kısa sürede ayağa kaldırmanın gayreti içindeyiz. İnşallah yakında temel atmanın yanı sıra açılış törenleriyle de yeni evlerine kavuşmalarının sevincini depremzedelerimizle paylaşacağız.
Her yıl olduğu gibi bu sene de 25 Ağustos’ta Ahlat’ta, 26 Ağustos’ta Malazgirt’te Anadolu topraklarını bize ebedî vatan olarak bırakan ecdadımızı yâd ettik. Bitlis’teki toplu açılış töreni ve bölgede görev yapan valilerimizle gerçekleştirdiğimiz toplantıyla artık geleneksel hâle gelen Ahlat programımızı zenginleştirdik. Malazgirt’te de gençlerimizin atalarının bin yıllık heyecanını, coşkusunu, azmini, cesaretini tüm canlılığıyla yaşattığının işareti olan etkinlikleri memnuniyetle izledik.
Zaferler ayı olan ağustosun son durağı 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle Külliyemizde yapılan görkemli programı hep birlikte yaşadık. Bu törende Cumhuriyetimizin 100. yılı anısına bestelenen marşı da ilk defa dinleme imkânı bulduk. Beğeniyle karşılanan marşımızın tekrar milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetimini de 30 Ağustos’ta kabul ederek ekonomideki son gelişmeleri kendileriyle değerlendirdik. Millî Savunma Üniversitemizin Kara Harp Okulunun diploma ve sancak devir teslim törenlerine katıldık.
“YENİ ANAYASA ÇAĞRIMIZI TEKRARLADIK”
Eylülün ilk günü yapılan adli yıl açılış töreninde ülkemizin adalet sistemine bugüne kadar yaptığımız katkıları hatırlatırken yeni anayasa çağrımızı da tekrarladık.
Yeni adli yılda tüm vatandaşlarımızın adalete erişimini kolaylaştırmaya devam edeceğiz. İçinde bulunduğumuz yıl bitmeden yapılacak sınavla bin hâkim ve savcı yardımcı olarak kapasitemizi güçlendireceğiz.
Başta deprem bölgesi olmak üzere ihtiyaç duyulan dokuz ilimiz ve ilçelerimizde yeni adliye binalarının yapımı için ihaleye çıkıyoruz.
Türkiye’yi darbe anayasasından tamamen kurtarıp demokrasimize yakışır sivil bir anayasayla buluşturma çabalarımızı Meclisimizin açılmasıyla birlikte ittifak ortaklarımızla istişare içinde yeniden başlatacağız.
Millî teknoloji hamlemizin sembolü olarak gördüğümüz TEKNOFEST’in Ankara organizasyonuna katılarak gençlerimizle geçmişten bugüne ve geleceğe uzanan samimi bir hasbihalde bulunduk. Gerek başvuru sayısı gerekse ziyaretçi sayısı artık milyonlara ulaşan TEKNOFEST, gençlerimizin önlerine konan bentleri yıkıp geçtiğini, zincirleri parçalayıp attığını gösteriyor. İnşallah yarın bayrağı bu gençlerimize devrettiğimizde gözümüz arkada kalmayacak.
Her 1 Eylül’de olduğu gibi bu yıl da av sezonunun açılışı münasebetiyle balıkçılarımızı deryaya yolcu ettik. Vira bismillah diyerek denizlere açılan tüm balıkçılarımıza bol, bereketli ve kazasız belasız bir av sezonu diliyoruz.
Dün Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le oldukça kapsamlı ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü tahıl koridoru başta olmak üzere pek çok insani gündemin masada olduğu bir dönemde bu görüşmenin kıymetinin tüm dünya tarafından takdir edildiğine inanıyorum.
Yarın uzun süredir hazırlıkları devam eden ve ekonomide önümüzdeki dönemin yol haritasını teşkil eden Orta Vadeli Program’ın tanıtımını yapacağız.
Hafta sonu G20 Liderler Zirvesi için Hindistan’da olacağız. Bir sonraki hafta sonu ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ülkemizi temsil etmek ve çeşitli görüşmeler yapmak üzere Amerika’ya gideceğiz.
“ELDE ETTİĞİMİZ BÜYÜME BAŞARISI, İSTİHDAMIN VE ÜRETİMİN KORUNMASINI SAĞLAMIŞTIR”
Geçtiğimiz ayın son günü ülkemizin 2023 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Buna göre, yılın ilk çeyreğinde düzeltilmiş rakamıyla yüzde 3,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, ikinci çeyreği de yüzde 3,8’le tamamladı. Böylece Türkiye, 2023 yılı ikinci çeyreğinde OECD ülkeleri arasında Kosta Rika’nın ardından en yüksek oranda büyüyen ikinci, G20 ülkeleri arasında ise Çin ve Endonezya’yı takiben üçüncü devlet olmayı başardı.
İkinci çeyrek ihracat rakamlarımızda da benzer bir tabloyu görüyoruz. Türkiye, G20 ülkeleri arasında mal ve hizmet ihracatını artıran üç ülke arasında yüzde 2,3 oranıyla ikinci sırada yer alıyor.
Ağustos ayını yine bir rekoru ifade eden 21,6 milyar dolarlık ihracatla kapattık. Yılın ilk sekiz ayındaki ihracatımız 165 milyar doları, yıllık ihracat da 253,5 milyar doları bulmuştur.
Türk lirasıyla yapılan ihracat rakamının yılın ilk sekiz ayında 361,6 milyar liraya yükselmesi, cari açığımız bakımından sevindirici bir gelişmedir. Orta yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatımızın toplam ihracat içindeki payının yüzde 40’ı geçmesi de bir diğer sevindirici haberdir. Dünya ticaretinden aldığımız pay ise yüzde 1,04, bu seviyeye kadar çıkmıştır.
Tüm bunlara rağmen henüz cari fazla konusunda arzu ettiğimiz seviyeye gelememiş olmamızı bir hayıflanma olarak ifade etmek istiyorum. İnşallah o günleri de yakında göreceğiz.
Yaşadığımız deprem felaketine ve küresel ticarette yaşanan küçülmeye rağmen elde ettiğimiz büyüme başarısı istihdamın ve üretimin korunmasını sağlamıştır. Bu verilerin açıklanmasıyla pek çok uluslararası kuruluş ülkemizin 2023 büyümesiyle ilgili tahminlerini yukarı yönlü revize etmeye başlamıştır.
“ÜLKEMİZİ BÜYÜTME HEDEFİMİZE DOĞRU KARARLILIKLA YÜRÜYORUZ”
Esasen biz arkadan gelen düzeltme çabalarıyla eskiden beri sıkça karşılaşıyoruz. Uluslararası kuruluşların bazısı art niyetli olarak, bazısı da potansiyelimizi kavrayamadıkları için her alanda düşük değerlendirme rakamları açıklıyor. Ülkemiz içinden birileri de maalesef bu çarpıklığa yaydıkları yalan yanlış malzemelerle destek veriyor, teşvik veriyor. Günün sonunda Türkiye’nin üretim ve istihdam gücüne uygun sonuçlar elde etmesiyle ortaya çıkan rakamlar elbette bu oyunu bozuyor. Buna rağmen ısrarla aynı yanlışı yapmayı sürdüren kuruluşların kendi itibarlarına zarar verdikleri bir gerçektir. Biz kimsenin ne dediğine bakmadan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla ülkemizi büyütme hedefimize doğru kararlılıkla yürüyoruz. Elbette bu meşakkatli yolda kimi zaman beklenmedik durumlarla karşılaştığımız, hatta küçük de olsa gerilemeler yaşadığımız oluyor. Ama her seferinde hızla toparlanıp eskisinden de iyi neticelerle yolumuza devam ediyoruz.
Ülkemiz ekonomisinde son dönem de yaşanan hadiselerin dünyayı ve Türkiye’yi doğru okuyarak tespit ve teşhis eden pek az objektif ve vicdanlı iktisatçıya da rastlıyoruz. Niyetler ve yaklaşımlar farklı olduğu için ekonomiden diplomasiye hemen tüm alanlarda Türkiye’nin hayrına fikirler ortaya koyan teklifler sunan az sayıda aydın görüyoruz.
“ENFLASYONU DÜŞÜRECEK PROGRAMLARI KARARLILIKLA UYGULUYORUZ”
Türk siyasetinin muhalefet cenahındaki kifayetsiz, ama bir o kadar da muhteris iklim maalesef bilim insanlarımızı, medya mensuplarımızı ve bunlardan beslenen kesimleri de zehirlemektedir. Evine, arabasına, malına, hizmetine, ekonomik gerekçelerle izah edilemeyecek fahiş fiyatlar isteyerek enflasyonla mücadelemize zarar verenleri işte bu zehirli iklim yoldan çıkarmaktadır. Yalan yanlış çarpıtma eseri hezeyanların cehaletin, en önemlisi de sinsi operasyonların kol gezdiği sosyal medyadan etkilenerek bu furyaya katılanların sayısı da az değildir. Hayat pahalılığıyla mücadelemizin önündeki en büyük nakısa işte bu çarpık anlayışın tıpkı zehirli bir hava gibi her yere yayılmasıdır. Ağustos ayı verileriyle birlikte yıllık enflasyonun yüzde 56’ya yükselmesi hayat pahalılığıyla mücadelemizi daha sıkı yürütmemiz gerektiğine işaret ediyor. Hiç şüphesiz bu uzun, zorlu ve sabır isteyen bir süreçtir. Nice badirelerin üstesinden gelen bir yönetim olarak Allah’ın izniyle enflasyonu da dize getireceğimize tüm kalbimizle inanıyoruz.
Ülkemizde hayat pahalılığının gerekçelerine baktığımızda ham madde, nakliyat, enerji, işçilik, kira gibi unsurların öne çıktığını görüyoruz. Döviz kurundaki ve enflasyondaki yükseliş de fiyatları doğrudan etkiliyor. Ancak etiketlerde ve ilanlarda tüm bu faktörlerdeki değişimlerle izah edilemeyecek yüksek oranlarda fiyat artışları yapıldığına şahit oluyoruz. Çalışanların ücretlerine yapılan her artış daha paha insanların cebine girmeden katbekat fazlasıyla A’dan Z’ye her ürüne, her hizmete yansıtılıyor. Petrol fiyatlarındaki her artış etiketlere aktarılırken, düşüşler görmezden geliniyor. Üstelik aynı ürün veya hizmetin farklı yerlerdeki fiyatları arasındaki makasın çok açıldığı durumlar da var. Demek ki, kurdaki ve enflasyondaki artış oranlarının ötesinde bir fiyatlama güdüsüyle karşı karşıyayız. Bu da karşımızdaki sorunun ekonomik değil, psikolojik olduğuna, hayat pahalılığıyla enflasyonun farklı gerçekleri gösterdiğini işaret ediyor. Devlet olarak bir yandan hayat pahalılığını körükleyen psikolojik faktörler ve bu durumu fiyatlara yansıtan mekanizmalarla mücadele ediyor, bir yandan enflasyonu düşürecek programları kararlılıkla uyguluyoruz. Her türlü yalanla ve iftira ile idari kurumlar ve yargı nezdinde mücadelemizi sürdürürken vatandaşlarımızı bu zehirli iklimin yol açtığı zararlardan korumak için gereken adımları da atıyoruz.
Son olarak taşınmaz malların ve ikinci el araçların ticaretiyle ilgili bir düzenleme yaptık. İlan sitelerinde sahte hesaplar üzerinden fiyatları şişirenleri ve bilgi kirliliğine yol açanları engellemek amacıyla ilanlarda kimlik doğrulaması mecburiyeti ve para cezası müeyyidesi getirdik. Sektördeki arz talep dengesini bozacak şekilde hareket eden otomobil bayisi ve galericilere bugüne kadar 221 milyon lira idari para cezası kesildi. Fahiş fiyat ve stokçuluk yaptıkları tespit edilen perakendecilere kesilen ceza miktarı da 188,5 milyon lirayı geçti. Tüketici şikâyetleri üzerine yapılan denetimlerde de 163 milyon lira idari para cezası muhataplara uygulanmıştır. Yılbaşında tüketicilerin şikâyetleri doğrultusunda hazırladığımız yeni düzenlemeler yürürlüğe girecek.
Elektronik ticaret platformlarının işleyişi de hem tüketiciler hem küçük ölçekli işletmeler bakımından yakından takip ettiğimiz hususlar arasındadır. Tüm bu denetimler ve cezalar önemli olmakla birlikte idari para cezaları, bunun yanında kapatma ve men gibi cezaların daha caydırıcı hâle gelmesi gerektiği açıktır. Hazırlıkları başlayan 2024 bütçesinde inşallah bu doğrultuda gereken adımları atacağız.
“SİYASİ İSTİSMARLA VE SOSYAL SAPKINLIKLA MÜCADELEMİZ İLANİHAYE SÜRECEKTİR”
Bununla beraber milletimizi karamsarlığa sürükleyerek çalışma, üretme, mücadele azmini kırmak isteyenler aklımıza gelen, gelmeyen her mecrayı kullanıyor. Öyle ki mesele siyasi ve ekonomik manipülasyonları aşan, insanlarımızın günlük hayatlarındaki hak ve özgürlüklerini hedef alan nobranlıklara kadar varmıştır. Otobüslerde, metrolarda, mağazalarda, yolda insanlarımızı taciz etme noktasına varan küstahlıklarla daha çok karşılaşmaya başladık. Kültür sanat gibi, spor gibi hepimizi müşterek değerlerimiz, sevinçlerimiz, gururlarımız etrafında birleştirmesi gereken alanları ne yazık ki, bozgunculuk aracı hâline getirmeye kalkanlar olduğunu görüyoruz.
Hiç kimse kusura bakmasın, bu ülkeyi bir avuç azınlığın malı, bu milleti de aynı azınlığın kölesi olarak gören müstebitlerin devri çoktan kapanmıştır. Özellikle sandıkta yaşadığı hezimetin faturasını 28 milyon vatandaşımıza kesmeye çalışan kibir kuleleri tamamen beyhude bir uğraş içindedir. Herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun, olmasın tüm bireylerin var olma, yaşama, kendini ifade etme hakkına ve oy tercihlerine saygı göstermek mecburiyetindedir.
Sırf yabancı diye, sırf başka bir dil konuşuyor diye, sırf başı örtülü, çarşaflı, takkeli, sakallı diye insanlara laf atmak, hakaret etmek hele hele el uzatmak asla kabul edebileceğimiz bir davranış değildir. İşine geldiği zaman başörtülüyü yanına al, yakasına kalk bir de partinin rozetini tak, ama öbür tarafta Marmaray’da veya otobüslerde bu hanımefendilere hakaret et. Kendi özgürlük alanını diğerlerinin haklarının eşiğinde sınırlamayı bilmeyen faşist zihniyet hem milletimiz nezdinde hem yargı önünde hesap vermeye mahkûmdur. Ülkemizde zaman zaman hortlayan bu tür azgın azınlık vakalarının gerisindeki zihniyetle, siyasi istismarla ve sosyal sapkınlıkla mücadelemiz ilanihaye sürecektir.
Açık konuşuyorum, kim olduğunuzu biliyoruz, niçin böyle yaptığınızı biliyoruz, neyi amaçladığınızı da biliyoruz. Bunun için neleri kullandığınızı biliyoruz. Biz hâlâ aynı şeyi söylüyoruz, aynı yerde duruyoruz, başaramayacaksınız. Bu millet sizin mandacı zihniyetinize de, sapkın heveslerinize de, sinsi yöntemlerinize de eyvallah etmedi, etmeyecek. İşte bunu 14 Mayıs’ta gördük, 28 Mayıs’ta gördük, ama milletin size attığı bu şamardan hâlâ ders almadınız, akıllanmadınız ve hâlâ akıllanmıyorsunuz.
“SINIRLARIMIZIN GÜVENLİĞİNİ SAĞLARKEN AYNI ZAMANDA BÖLGENİN DENGELERİNİ DE GÖZETEN BİR HAREKET TARZI İZLİYORUZ”
Irak ve Suriye’deki gelişmelerle ilgili birkaç değerlendirmeyle sözlerimi tamamlamamak istiyorum. Gerek bölgedeki aktörler gerek bölge dışındaki aktörler öncelikle şu tarihî hakikatleri kabul etmek durumundadır: Irak ve Suriye’yi de içine alan coğrafyanın bin yıllık, bin beş yüz yıllık demografik gerçeklerini dikkate almayan hiçbir tasarrufun bölgede başarı şansı yoktur. Selçuklu idaresinde kaldığı 250 yıl ve Osmanlı idaresinde kaldığı 400 yıl boyunca bölgede yaşanan nispi huzurun gerisinde demografik gerçeklere uygun yönetim tarzı vardır.
Geçtiğimiz 1-1,5 asırdır bölgede hüküm süren kargaşanın ve yaşanan acıların, zulümlerin sebebi de ortadadır. Bölge iş birlikçi küçük bir kesim dışında kimseye faydası olmayan, emperyalist hesapların ve çekişmelerin arenası hâline getirilmiştir. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Son 30 yıldır Irak’ta 2 milyon, Suriye’de 1 milyon insanın ölümüne yol açan iç karışıklıklar ve işgallerin kanlı izleri hafızalarımızda hâlâ canlıdır. Filistin yarası neredeyse her gün yeni masum canları alarak kanamaya devam ediyor. Mekke’deki Kâbe ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’den sonraki üçüncü kutsal mabedimiz Mescid-i Aksa sık sık kirli postalların tacizine uğruyor.
Türk’üyle, Arap’ıyla, Kürt’üyle, diğer inanç ve etnik gruplarıyla herkesin huzursuz olduğu, terör örgütlerinin memnuniyet duyduğu bu tabloyu biz kabul etmiyoruz. Bunun için bölgedeki tüm ülkeleri, tüm etnik ve mezhebi farklılıklarıyla her kesimi kucaklayan, zor günlerinde yanlarında olan bir yaklaşım sergiliyoruz. Sınırlarımızın güvenliğini sağlarken aynı zamanda bölgenin dengelerini de gözeten bir hareket tarzı izliyoruz. Irak’ta Kerkük merkezli olarak yaşanan tartışmalara da bu zaviyeden bakıyoruz. En doğru, sağlıklı ve sürdürülebilir çözümün Kerkük şehri başta olmak üzere bölgenin demografik gerçeklerini gözeten bir idari yapının tesisinden geçtiğine inanıyoruz.
“GÜNEY BÖLGEMİZİN İSTİKRARI VE GÜVENLİĞİ ÜLKEMİZİN ÖNCELİKLERİ ARASINDA YER ALMAYI SÜRDÜRECEKTİR”
Suriye’de de Amerika’yı defalarca bölücü terör örgütüyle iş birliği yapmaması, bu şekilde davranmayı sürdürmesi hâlinde ileride hem kendi çıkarlarının hem de bölgenin zarar göreceği konusunda uyardık. Nitekim son günlerde yaşanan gelişmeler endişelerimizin ve ikazlarımızın haklılığını açıkça gösteriyor. Rejimin çözümün değil sorunun bir parçası olma inadı bölgedeki sıkıntıları daha da derinleştiriyor. Türkiye olarak Suriye’nin toprak bütünlüğü, etnik ve mezhebi yapı dâhil demografik gerçekleri esasına dayalı kalıcı bir çözüm için çalışmayı sürdürmekte kararlıyız. Amerika, Rusya, İran ve rejim dâhil bölgedeki gruplar üzerinde etkinliği olan tüm tarafları da bu doğrultuda gayret sergilemeye davet ediyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü, Kafkaslar’da Ermenistan’ın kışkırtıcı tavırları başta olmak üzere dengelerin hassasiyetini koruduğu, Balkanlar’ın yeniden çatışmaya sürüklenmek istediği, bunların yanında dünyanın dört bir yanında yeni krizlerin emarelerinin filizlendiği bir dönemde, güney bölgemizin istikrarı ve güvenliği ülkemizin öncelikleri arasında en üst sıralarda yer almayı sürdürecektir.
Bugünkü Kabine Toplantımızda tüm bu hususları ayrıntılı bir şekilde ele aldık. Milletimize meydanlarda verdiğimiz sözleri ülkemizin ve küresel ekonominin şartlarını da göz önünde bulundurarak hayata geçiriyoruz. Yükseköğretimde okuyan öğrencilerimize taahhüdümüz olan 10 gigabayt internet ve cep telefonu desteği konusunu değerlendirdik. Cumhurbaşkanı Yardımcımızı ve ilgili bakanlarımızı Kabinemize sundukları çalışmayı tekemmül ettirmeleri hususunda talimatlandırdık. Nihai çalışmaya göre, inşallah bir sonraki toplantımızda her iki konuyla ilgili detayları gençlerimizle paylaşacağız.
Aile ve gençlik bankası ile evlenecek gençlerimize uygun şartlarda kredi meselesi de yakın takibimizdedir. Aile yapımızın korunması ve istikbalimiz adına büyük önem verdiğimiz bu projemizi gerçeğe dönüştürmekte kararlıyız.
“KIŞLIK EKİMLERİ ÖNCESİNDE ÜRETİCİLERİMİZİN YANINDA OLACAĞIZ”
Tarımsal üretim ve kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla çiftçilerimize bugüne kadar toplam 40 milyar liralık ödeme yaptık. 2024 yılında da bu desteklerimizi verimliliği esas alan bir yaklaşımla sürdüreceğiz.
2022 yılında ilk defa hububat için mazot ve gübre destekleri kasım ayından itibaren ayni olarak kullanmak üzere çiftçilerimizin Ziraat Bankası hesaplarında tanımlanmıştı. Üreticilerimiz önceden desteklerini kullanma imkânına kavuşmuştu.
Buradan bir müjdemizi çiftçilerimizle paylaşmak istiyorum. 2024 yılı Mart ayında ödenecek olan 2023 yılı buğday, arpa, yulaf, çavdar, tritikale, çeltik üreticilerimizin mazot ve gübre desteklerini 2023 Ekim ayından itibaren Ziraat Bankası hesaplarında tanımlayacağız. Ödemeyi öne çekerek kışlık ekimleri öncesinde üreticilerimizin yanında olacağız. Bu kapsamda toplam 11,5 milyar liralık desteği çiftçilerimizin istifadesine sunacağız. Hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Son 21 yıldır asla taviz vermediğimiz prensiplerin başında çalışanlarımızı enflasyona karşı koruma ilkesi vardır. Hakem Kurulumuz 2024 ve 2025 yılı için memur maaşlarına dair kesin kararını geçtiğimiz günlerde verdi. Kamu görevlilerimizi enflasyona ezdirmeme hassasiyetimizin burada da muhafaza edildiğini görüyoruz. Gerek maaş artık oranlarının gerekse ek kazanımların da hayırlı olmasını diliyorum.
Bugünkü Kabine Toplantımızda ayrıca 2023-2024 eğitim-öğretim yılıyla ilgili hazırlıklarımızı gözden geçirdik. 1 Eylül tarihi itibarıyla daha önce ataması yapılan 49 bin öğretmenimiz görevlerine başladı. Bu sene ilk kez okulla tanışan evlatlarımızın uyum haftası ile öğretmenlerimizin seminer dönemi de dün başlamış oldu.
11 Eylül Pazartesi günü başlayacak eğitim-öğretim yılında tüm öğretmen ve öğrencilerimize Rabbimden başarılar niyaz ediyorum.”