MHP Lideri Devlet Bahçeli, düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Bahçeli şöyle konuştu:
Aziz Milletim, Değerli Dava Arkadaşlarım, Sayın Basın Mensupları,
Hepinize en kalbi hissiyatımla birlikte sevgi ve saygılarımı sunuyor, basın toplantımıza hoş geldiniz diyorum.
Bu vesileyle ekranları başından bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı hürmetle selamlıyorum.
İki gün boyunca, Kızılcahamam Patalya Otel’de Milletvekillerimizin- Merkez Yönetim Kurulu ile Merkez Disiplin Kurulu Üyelerimizin iştirakiyle yapılan ve oturumlar halinde ifa edilen ortak toplantımızı gerçekleştirdik.
Gayet yararlı, verimli ve ufuk açıcı geçtiğine inandığım Kızılcahamam kampımızın öncelikle partimize, ülkemize ve siz değerli arkadaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Dün ve bugün alanlarında uzman arkadaşlarımızın yanında Başkanlık Divanımızın değerli üyeleri de sorumluluk sahalarıyla ilgili yapmış oldukları çalışmaları dengeli, düzenli ve detaylı şekilde paylaşmışlardır.
İki gün süresince iç ve dış siyasi gelişmeler titizlikle ele alınmıştır.
Özellikle 2023 seçimleriyle ilgili hazırlıklarımızın yanı sıra bugüne kadar yapılan siyasi faaliyetlerimiz tüm boyutlarıyla değerlendirilmiştir.
Burada yapılan toplantılarımızın sonuç hükmü şudur:
Milliyetçi Hareket Partisi Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerine hem fikren, hem siyaseten, hem de heves ve heyecan bakımında tam manasıyla hazırdır.
Bilinmesini isterim ki, algı operasyonları, ahlaksız tertipler boşunadır.
Tedavülde tutulan kara kampanyaların sonu ve sonucu yoktur.
Türkiye’yi ve Türk milletini çağın üzerine sıçratma mücadelemizin teklemesi, tökezlemesi ve sekteye uğraması söz konusu değildir.
İnandık, başaracağız.
Söz verdik, yapacağız.
Yola çıktık, varacağız.
Sabrettik, Lider Ülke Türkiye’ye mutlaka ulaşacağız.
Cumhur İttifakı’nın akıl dolu, ahlaklı, adanmış, anıtlaşmış, fedakâr ve milli siyasetiyle umutları dirilteceğiz, milletimize hadim ve hürmetkâr bir ruhla azımızı çok, eksiğimizi tamam edeceğiz.
Hiçbir engel tanımayacağız.
Hiçbir zorluğa teslim olmayacağız.
Her insanımızı kucaklayacağız.
Her değerimizi bağrımıza basacağız.
Herkes eşittir Türkiye demeye azimle devam edeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi güçlü ve dirayetli teşkilat yapısıyla, donanımlı ve yetişmiş kadrosuyla, ilkeli ve tutarlı çizgisiyle, sabırlı ve sağduyulu tutumuyla, birliğini ve beraberliğini çelikleştirmiş inançlı dava insanlarıyla her meseleye hakim, her mücadeleye hazırlıklı, her müşkülata da dayanıklıdır.
Yılmayacağız, yıkılmayacağız, yorulmayacağız, yoldan çıkmayacağız, adım adım 2023 hedeflerimizi gerçekleştireceğiz.
Cumhur İttifakı Türkiye’dir.
Cumhur İttifakı Türk milletinin özü ve özgüvenidir.
Cumhur İttifak istiklalin kilidi, istikbalin kaderidir.
Yedi düvel topuyla tüfeğiyle, nefretiyle fitnesiyle, şirkiyle şiddetiyle üzerimize gelse de duruşumuzdan milim de olsa taviz vermeyeceğiz.
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü muhteşem bir istikbalin anahtarı olacaktır, inancımız ve gayemiz de budur.
Nefsimize esir düşmeden, egolarımıza boyun eğmeden, çıkar hesabı yapmadan, ayrımcılığa prim vermeden, ötekileştirmeye müsaade etmeden 2023’e milli birlik ve kardeşliğin mührünü vuracağız.
Ekmeği daha da büyüteceğiz.
İstihdamı daha da artıracağız.
Gelir dağılımında adaleti sağlayacağız.
Milli gelirimizi çoğaltacağız.
İşçimizin, çiftçimizin, memurumuzun, emeklimizin, dul ve yetimimizin, garip ve gurebamızın, esnaf ve sanatkarımızın, sanayici ve müteşebbisimizin her zaman yanında olacağız.
Hep birlikte Türkiye olduğumuzu bir kez daha ispat ve ilan edeceğiz.
Birlikten nasıl bir kuvvet doğduğunu beraberce göstereceğiz.
Bizim siyasetimizin ana fikri önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben esasına dayanmaktadır.
Bizi bilenler bilir. Bizi tanıyanlar tanır.
Biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz, dilemeyiz.
Fakat mevzu bahis Türkiye oldu mu gözümüz hiçbir şey görmez.
Mevzu bahis Türk milleti oldu mu hayallerimizin ve hedeflerimizin hiçbir sınırı olamaz.
85 milyon Türk vatandaşı bizim için kutsal bir emanettir.
Her şart altında emanet başımızın tacıdır, zayi edilemez, heba ve heder olmasına göz yumulamaz.
Başkaları gibi soluğumuz kısa ve kesik değildir.
Başkaları gibi irademiz hacizli, siyasetimiz rehin altında hiç değildir.
Sevdamız millet, sedamız devlet, seciyemiz şevket, sevincimiz huzurlu, umutlu, güvenli, ağırlıklarından kurtulmuş bir medeniyet ve muvaffakiyet seviyesidir.
Bildiğiniz ve takip ettiğiniz üzere, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için geri sayım başlamıştır.
Önümüzdeki bahar mevsimi aynı zamanda sandık ve seçim mevsimidir.
Türk milleti 2023 seçimlerinde geçmişin dürüst muhasebesini yaparak geleceğini oylayacaktır.
Verilecek her oy Türk ve Türkiye Yüzyılına bir tuğla koyacaktır.
Verilecek her oy tam bağımsızlığa destek olacaktır.
Milletimizin yıkanlara, bozanlara, bozgunculara, vurgunculara, yalancılara, talancılara, yabancıların yerli acentesine dönmüş siyasi devşirmelere itibar etmeyeceğine dair inancım tamdır.
Çünkü Türkiye’nin kaybedecek bir saniyesi bile yoktur.
Yerimizde saymaya, olanla yetinmeye, kıt kanaat geçinmeye, onun bunun ağzına bakmaya, tarihin gerisine düşmeye, debisi yüksek bir nehir gibi akan hadiselerin içinde edilgen ve etkisiz kalmaya ne hakkımız ne de niyetimiz vardır.
Sızlanarak, dövünerek, seyrederek hiçbir şey yapamayız.
Davası olan her insan aynı zamanda umut insanıdır.
Çünkü iman varsa imkan vardır ve nihayetinde karamsarlık bulutları dağılmaya mahkumdur.
Türkiye artık feleğin çemberini kırmıştır.
Makus talih değişmeye başlamıştır.
İstikrarlı yükseliş kararlılıkla devam etmelidir.
İddialı yürüyüş her gün biraz daha hız kazanarak Cumhuriyet’in yeni yüzyılında muktedir tarihimizin tekerrürünü sağlamalıdır.
Kaldı ki gerçekleşebilecek hedefimiz de budur.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Değerli Basın Mensupları,
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü önümüzdeki yeni yüzyılın başarı müjdesidir.
Bu müjdenin tecessüm ve temerküz etmiş hali de Türk ve Türkiye Yüzyılıdır.
2023 seçimlerinde, Türk milletinin varlığı, birliği, bekası ve belaların üstesinden nasıl geldiği sınanacaktır.
Tüm dünya adeta nefesini tutmuş 2023 seçimlerine kilitlenmiştir.
Çünkü uyanan ve ayağa kalkan devin ayak sesleri zalimleri, onların taşeronlarını, iç işgal cephesinde toplanan kifayetsiz muhterisleri ziyadesiyle ürkütmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye’miz gücüne güç katmış, siyasal ve toplumsal huzuru teyit ve temin etmiştir.
Hükümet krizleri, siyasi kavgalar, ilkesiz koltuk pazarlıkları, ilkel makam paylaşımları son bulmuştur.
Koalisyonlar devri kapanmış, eser ve hizmet döneminin kapıları ardına kadar açılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlamenter Sistemin bütün arızalarını, bütün aksaklıklarını, bütün anormalliklerini isabetle ve demokratik iradeyle telafi etmiştir.
Devlet-siyaset dengesi kurulmuş, kuvvetler ayrımı netleşmiş, davul kimin boynunda ise tokmak da onun eline verilmiştir.
Böylelikle devletteki yetki çatışması, güç karmaşası, çapsız ve çarpık tartışmalar sona ermiş; uyum, denge, işbirliği, anlayış, dayanışma, diyalog, ortak amaçlar doğrultusunda fikir ve görüş birliği dönemi başlamış, hamd olsun çok başarılı sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Türkiye’nin maruz kaldığı her türlü iç ve dış mahreçli sorunlar hamulesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğrudan ürünü olan siyasal istikrar marifetiyle çözüme kavuşmuş ya da direnç sergilenmiştir.
Yönetim hayatımızda yapılan muazzam reformla milli hedeflerimiz canlanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin birinci beş yılı göz kamaştırıcı gelişmelere, göğüs kabartan icraat ve ilerleyişlere sahne olmuştur.
Türkiye muazzam bir çıkış ivmesi yakalamıştır.
Bunun değerli sonuçlarını diplomasiden siyasete, ekonomiden ticarete, sanattan spora, teknolojik atılımlardan milli silah sanayine, terörle mücadeleden küresel emperyalizme karşı azimkar direnişe kadar her saha ve zeminde görmek, tanık olmak mümkündür.
Olgunlaşmış, oturmuş, kurum ve kurallarıyla yerleşmiş bu sistemin ikinci beş yıllık dönemi çok daha iyi olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne tek adamlık yaftası vurmak soysuz bir saptırmadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, anti demokratik gölge düşürüp despotik, tiranlık ve diktatörlük isnadıyla yaralamaya ve yıpratmaya çalışmak ağır kusurlu siyasetçi küstahlığıdır.
Zillet ittifakının görünen ve gösterilen yegane ortak paydası yeni sistem muhalifliğidir.
Bundan başka söyledikleri veya söyleyebilecekleri ikinci bir şey yoktur.
Yatıyorlar, kalkıyorlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni suçluyorlar.
Toplanıyorlar, dağılıyorlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne iftira atıyorlar.
Bilmiyorlar ki, Türkiye eski Türkiye değildir.
Görmüyorlar ki, aziz milletimiz yeni sisteme alışmış, takdir ve teveccühüyle kaya gibi arkasındadır.
Zillet ittifakının besin ve esin kaynağı kriz, kargaşa, kavga ve kutuplaşmadır.
Zillet ittifakının geçim kapısı hamaset, habaset, husumet ve huşunettir.
Huzur bu ittifakın duymaya bile tahammül edemeyeceği bir insanlık, devlet ve toplum değeridir.
Sürekli istikrarsızlık, sürdürülebilir düzensizlik, yaygın kaos, dinmeyen siyasi ve ekonomik fırtınalar CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden Devası’na, Serok’undan DP’sine kadar alayının ümidi ve ünsiyetidir.
Altılı masa darmadağındır.
Her bir parti kendi çıkarının, kendi ikbalinin, kendi gizli gündeminin peşine düşmüştür.
Altılı masaya zimmetlenmiş, bağlanmış, vesayet ve esaret altına girmiş bir Cumhurbaşkanı hüviyetinin arzu ve arayışı deşifre edilmiştir.
Serok Ahmet haline bakmadan hasan dağına oduna gitmek için yola koyulmuştur.
Altılı masa cunta yönetimlerini, ara rejim dönemlerini aratmayacak bir nevi konsey yapılanmasıyla Türkiye’yi yöneteceğini iddia etmektedir.
Serok Ahmet pazarlık gücünü yükseltmek, ne alırsam, neyi kazanırsam kar mantığıyla altılı masanın başlıca hizip odağına dönmüştür.
Bu koltuk sevdalısı ve menfaatperest serok; “Altılı masanın Cumhurbaşkanı kendi kararımı uygularım derse kriz çıkar. O Cumhurbaşkanı Meclis desteğini kaybeder. Ve ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalır” demek suretiyle zillet ittifakının potansiyel zehrini kusmuş ve menfur zihniyetini ele vermiştir.
Diğer yandan altılı masada kös kös oturan parti başkanlarının karar süreçlerinde Cumhurbaşkanıyla birlikte imza yetkisine sahip olacağını iddia etmek sadece akıl tutulması değil, masa oligarşisinin, liderler sultasının ülkeye ve millete dayatılmasıdır.
Buradan bir demokrasi, istikrar ve hizmet aşkı çıkmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Altılı masa şimdiden kriz girdabına yuvarlanmıştır.
Vaatleri krizdir, anlaşmazlıktır, konsorsiyum halinde ülke yönetimidir.
Yüzde 50’yi aşan bir oy alan Cumhurbaşkanı’yla yüzde 0 bilmem kaç oy oranına haiz bir partinin eşit sorumluluğa ve stratejik konularda aynı imza yetkisine sahip olacağını ifade etmek demokrasiyi ve millet iradesini hiçe saymaktır.
Bu iflah olmaz bir iktidar hastalığıdır.
Dikkat ediniz, projemiz budur, vizyonumuz şudur, hedeflerimiz şunlardır diyemiyorlar.
Bugünden kriz ihbarı, kriz ibrası, kriz ilamı yapıyorlar.
Aziz milletimizin bu tip siyaset çirkefliğine, bu ve benzeri siyasi hezeyan ve hüsrana onay vermesi aklın imhasıyla eşdeğer bir fecaattir.
Serok ve selamsız Babacan başta olmak üzere, tüm zillet partileri altılı kumar masasına çökmüşler, ne üteriz, nasıl hileyle muhatapları zorda bırakırız arayışına girmişledir.
Türk siyaset ve demokrasisi adına utanç verici bir tablo karşımızdadır.
Hepsinin derdi masadan kalkıp daha rahat bir koltuğa çöreklenmektir.
Milletimizi ve ülkemizi düşünen ve dert eden, parlak bir gelecek için feragat gösteren tek bir muhalefet partisi yoktur, şu ana kadar da görülmemiştir.
Deva partisinin başkanı, “altılı masa benim ismim üzerinde mutabık kalırsa hem rahat seçilirim hem de en iyi şekilde yönetirim” dedikten sonra, “oy oranı yüzde 1 bile olmayan parti başkanlarının özgüveni nereden geliyor” sorusuna kayış koparan, su kaynatan su cevabı vermiştir:
“Seçimlerden önce hiçbir partinin seçimde yüzde kaç alacağını önden hesap ederek bir çalışma olmaz. Eğer öyle bir çalışmayla seçime gidilse o zaman her parti kendi yoluna gider.”
İmza yetkisi kapsamında ağır eleştirilere uğrayan serok Ahmet’in, “bırakalım siyaseti bu çok bilmişlere, şunun oy oranı bu desin. Mesela biz çıkalım masadan madem o zaman” sözleri altılı masanın iflas beyanıdır.
Milletimiz bunların gerçek yüzünü iyice tanımıştır.
Tencere kapak misali, hepsi birbirini bulmuştur.
Birisi çıkar, “masa isterse aday olurum” der,
Birisi çıkar, “ben başbakan olacağım” der,
Birisi çıkar, “çoklu adaya sıcak bakmıyorum”, der,
Birisi çıkar, “gerektiğinde masa iki aday da çıkarabilir”, der.
Birisi çıkar, “aday altı genel başkandan biri olmalı” der,
Birisi çıkar, “masa beni desteklerse hem seçilebilirim hem de en iyi şekilde yönetirim” der.
Altılı masadaki partilerin hiçbiri diğeriyle uyum ve barış içinde değildir.
Kırık bacaklı masa zillettir, rezalettir, çıkarcıdır, siyasi hesaplarla sallanmaktadır.
Buna karşılık Cumhur İttifak’ında ahenk vardır, ülkü vardır, şuur vardır, saygı vardır, sevgi vardır, demokratik nezaket vardır, pazarlıksız ve hesapsız ittifak ahlakı vardır, mertlik vardır, kısacası adam gibi adamlık hakimdir.
Bizim farkımız ahlakımızdır.
Bizim farkımız Türkiye ve Türk milletine vefa ve sadakatimizdir.
Bizim farkımız asalettedir, aidiyettedir ve ülkemizin ali menfaatlerine yüreğimizle ve yüreklice bakmakta saklıdır.
Bir masayla yetkilerini paylaşan bir Cumhurbaşkanı tasavvuru Türk devlet felsefesini yok saymaktır.
Tarihi müktesebatımızı çiğnemektir.
Altılı masa oynatacağı kukla aramaktadır.
Kuklacılar ise küresel güçlerdir.
Altılı masa dış güdümlü olduğundan zalimlerin himayesine girmiş bir Cumhurbaşkanı adayına bel bağlamıştır.
Bu olacak iş değildir.
Milletimiz bu at pazarlığını, bu mal paylaşımını, bu sahte demokrasi tiyatrosunu ibretle takip etmekte ve sandık vakti geldiğinde de hesap sormak için tetikte beklemektedir.
Parlamenter Sistemin çok başlı yönetim yapısı giderilmişken, Türkiye’nin ne idiğü belirsiz altı parti tarafından, üstelik yabancıların namına ambargo altına alınması demokrasinin, kişisel hak ve hürriyetlerin, devlet olma umurunun yıkımı demektir.
30 Ocak’ta altı parti başkanı bir yol haritası üzerinde uzlaşıp hükümet programı paylaşacaklarmış.
Bunlar fasa fiso çabalardır.
Bir aday üzerinde mutabakata varmadan, henüz seçim bile yapılmadan hükümet programı hazırlamak hakikaten de gülünçtür ve mizah dergilerine konu olacak bir alay konusu olmaya namzettir.
Anlaşılan zillet ittifakı bir Cumhurbaşkanı adayı isminde uzlaşma sancıları çekmektedir.
Her koyun kendi bacağından asılmaktadır.
Her parti başkanı nalıncı keseri gibi kendine yontmaktadır.
Kızılcahamam’dan zillet partilerine bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Sözlerime kulak vermelerini tavsiye ve tembih ediyorum.
Cumhurbaşkanı adayı konusu aranızdaki ufunetli ve uçurum temelli bir açmazdır.
Ne siz meşgul olun, ne de milletimizi meşgul edin.
Anlaşılan bu yükün altından kalkamayacaksınız.
Zira aranızda siyaset cingözleri suyu devamlı bulandıracaktır.
Gelin vazgeçin bu sevdadan.
Gelin siz de Türkiye’ye destek verin, Türk milletinin sesini dinleyin.
Dünyaya Türk ve Türkiye mucizesini hep birlikte gösterelim.
Milletvekili Genel Seçimine her zaman olduğu gibi adaylarınızı göstererek girin ve TBMM’de milletin tercih ve seçimiyle kazandığınız kadar sandalyeyle temsil görevini üstlenin.
Ancak Cumhurbaşkanı adayı konusunda hep birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında tek yumruk olalım, onu sahiplenelim, yeni bir sayfa açalım.
Cumhuriyet’in yeni yüzyılına Türk milletinin gücünü ve kudretini birlikte taşıyalım.
Gelin bu şerefe siz de ortak olun.
Ey CHP, ey İYİ Parti, ey diğer altılı masa mensubu parti başkanları kazanamayacağınız ve hazır olmadığınız demokratik bir müsabakaya girmekten henüz vakit varken dönün, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında el ele verelim, güç birliği yapalım, bu başarının mükafatı da sizde olsun.
29 Ekim 1923; milli birliğin, milli şuurun, kökeni, mezhebi, yöresi, anasının dili ne olursa olsun tüm millet evlatlarının eseriydi.
29 Ekim 2023’te neden aynısı olmasın? Niye yeni bir Türk destanına omuz vermeyelim?
Haydi buyurun, zaman kucaklaşma ve birlikte hareket etme zamanıdır.
Zaman farklılıkları zenginliğimiz ve çoğulculuğumuz görme zamanıdır.
Altılı masa 10 defa toplandı, bir arpa boyu mesafe alamadı.
Her şey meydanda, kervanları gitmiyor, siyasetleri yürümüyor.
Türkiye’nin Lider Ülke mertebesine yükselmesinde hepinizin eşit payı olsun.
Bir defa yükselmiş bayrak asla inmesin.
Türkiye büyüsün, zenginleşsin, insanımız kronik sorunlarından bütünüyle kurtulsun.
Sayın Kılıçdaroğlu bırak bu işleri, vazgeç bu nefsi tutkulardan, senden bir yol olmaz, çevrenden hayır gelmez, bu gidişle siyasi akıbetin de mefluçtur.
Altılı masadaki her siyasi partinin vatanını, milletini ve devletini ne kadar sahiplenip sevdiğinin testi önümüzdeki günlerde çok daha belirgin olacaktır.
Şahsım adına, bunların hepsini al bayrağın altında toplanmaya, Türk ve Türkiye Yüzyılında buluşmaya, hep birlikte çeliğe su vermeye, demiri tavında dövmeye davet ediyorum.
Türkiye’nin yelkenlerini şişiren rüzgar kesilmesin istiyorum.
Makamda gözümüz yoktur.
Koltuğa merakımız yoktur.
Yeter ki Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşasın dursun.
Yeter ki haine, teröriste, Türkiye düşmanlarına karşı bir olalım, beraberce direnelim.
Merhum şairimiz Arif Nihat Asya’nın muhteşem dizelerinde haykırdığı gibi;
Nerde kaldı o çağlar ki, analar kurt doğururdu,
Hilkat insan çamurunu, destanlarla yoğururdu.
Nerde o yiğitler ki gür sesleri ülkeyi bürür,
Yürü dese dağlar yürür, dur dese kalpler dururdu.
Yurda, baş dedikleri bir ağır adakla geldiler,
Ve şu bayraksız dünyaya bayrakla geldiler.
Kopardılar ayı gökten,
Bir ipek dalına astılar…
Yurt dediler gölgesine,
Ayaklarını bastılar.
Yeryüzünün göbeğinde,
Kuruldu Kurultayları…
Günleri sönmek bilmedi,
Yere düşmedi ayları.
Onlardan kaldı bu toprak,
Biz gezip tozmayalım mı?
Yabanlar kıskanır diye,
Destan da yazmayalım mı?
İşte yeni bir destan yazma fırsatı, işte yeniden tek ses, tek nefes, tek yumruk olma imkanı.
Bize göre bu tarihi sorumluluktan hiçbir parti kaçamaz, kaçmamalıdır.
Muhterem Arkadaşlarım,
Değerli Basın Mensupları,
2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri yalnızca bizim değil, aynı zamanda dünyanın da gündemindedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin halkoylamasıyla kabulünden önce ve sonra nasıl küresel bir iftira ve suçlama süreci yaşanmışsa, şimdi de benzeri bir ortam gün yüzüne çıkmıştır.
Türkiye’den rövanş almak için kuyruğa giren iç ve dış ihanet cephesi bulanık suda balık avlamak için her yola, her kılığa, her sinsiliğe müracaat etmektedir.
ABD’den yayımlanan Washington Post Gazetesi, “2023’te dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak” diyerek dikkatleri daha da fazla ülkemize çekmektedir.
Yine ABD’de çıkan bir dergide, Türkiye ve Cumhurbaşkanımız hedef alınarak, “seçimin kan gölüne” döneceği alçakça iddia edilmektedir.
Elbette akacak kan damarda durmaz, duramaz.
Kanımızı akıtmak, Türkiye’yi bir şiddet sarmalına hapsetmek için örtülü proje yazanlar unutmasınlar ki, döktükleri her kan boğulacakları ölüm dehlizi olacaktır.
Biz de ne kan biter, ne de kahraman eksilir.
Seçimi kan gölüne çevirmek için pusuda bekleyenler aklını başına alsın, yol yakınken cinayet ve melanet hazırlığından vazgeçsin.
Böylesi bir karanlığa izin vermeyeceğiz, oyuna gelmeyeceğiz, 2023’e leke sürdürmeyeceğiz.
Buna rağmen üzerimize gelen olursa, inat ve ısrarla tahrik sürecini körükleyen çıkarsa, bu vahim saldırının fail ve figüranları layık oldukları bedeli ödemekten de kurtulamayacaklardır.
Washington Post Gazetesi’ne göre, “Türkler oylarını kullanana kadar Batılı liderler gergin durumda bekleyecekmiş”
Allah’ın izniyle bunları tef gibi germeye, keyiflerini kaçırmaya, çılgına çevirmeye devam edeceğiz.
Bu demokrasi özürlüsü zalimlere Türk milletinin kim olduğunu sandıkta göstereceğiz.
Türkiye doğru yolundan, haktan ve haysiyetten yana sabitlenmiş istikametinden asla dönmeyecektir.
Başkent Ankara odaklı siyaset ve diplomasi seferberliğinden ayrılmak söz konusu olmayacaktır.
Zillet ittifakına akıl hocalığı yapan, siyasi destek sağlayan, çevremizi kuşatan, güney sınırlarımızdan Akdeniz ve Ege’ye kadar silah gösteren muhasım ülkelere teslim olmak yoktur, alttan almak yoktur, boyun eğmek yoktur, geri adım yoktur, egemenlik haklarımızdan caymak kesinlikle olmayacaktır.
2023 seçimlerinin güvenli, huzurlu ve sakin bir ortamda yapılabilmesi için herkese, her siyasi partiye ihmal edilemeyecek sorumluluklar düşmektedir.
Demokratik ve vatandaşlık görevinin sabote edilmesi suçtur, ihanettir, elbette sonuçları ağırdır.
Buna da hiç kimse tevessül etmemelidir.
Küresel güçlerin zillet ittifakı lehine siyasi ortamı bulandırma, buğulandırma, bulutlandırma, buzlandırma, bunalım çıkarma kepazeliği milli iradeye çarpıp parçalanacaktır.
Kuşkusuz provokasyonlara müsait bir iklim gittikçe derinleştirmektedir.
Ancak dikkatliyiz, temkinliyiz, tedbirliyiz, uyanık ve teenni içinde mücadelemizi temin ediyoruz.
Emperyalizmin şerefsiz maşaları sosyal medya başta olmak üzere her taraftan iftira yağdırmakta, hassasiyetleri kaşımakta, kapanmış yaraları kanatmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’ni, Cumhur İttifakı’nı ve Cumhurbaşkanımızı zorda bırakmak, kuşkular uyandırmak, soru işaretlerini yaygınlaştırmak maksadıyla kurgulanan kaos planları devrededir.
FETÖ’cüler, PKK’lılar, Türk düşmanları, yıkım elemanları, dış güçlere uşaklık eden onursuzlar, bölücüler, zillete düşenler son şanslarını denemektedir.
Darbecilerin umudu zillet ittifakıdır.
Vesayet özlemi çekenlerin, statükocu aymazların, hürriyet muhaliflerinin, milli ve manevi değer kundakçılarının, ekonomik tetikçilerin, terörle mücadelemizden rahatsız olan mihrakların, Akdeniz’den Karadeniz’e kadar Türk’ün hükümran vasfından tedirgin olan haçlı bakiyelerinin ümidi zillet ittifakıdır.
İçimizden ve dışımızdan kiralanmış işbirlikçiler eliyle 2023 seçimleri zincirlenmek istenmektedir.
Kim ne yaparsa yapsın, rüzgar eken fırtına biçecek, yel kayadan hiçbir şey koparamayacaktır.
Türk milleti 2023 seçimlerinde kaderini oylayacaktır.
Türk milleti 2023 seçimlerinde milli şeref ve güvenliği tercih edecektir.
İsveç’in başkenti Stocholm’deki belediye binasının önünde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a benzeyen cansız bir maketin PKK/YPG’li hainler tarafından ve gizli servislerin kışkırtmasıyla ayaklarından asılması şerefsiz ve namussuz bir hakarettir.
Lanetlediğimiz bu alçaklığı demokrasi ve özgürlük bahanesiyle tevil etmeye, dahası atıl ve sessiz vaziyette izlemeye kalkışan kim varsa suç ortağıdır.
Hainler ancak maket asarlar, Allah nasip ederse asıl onların cansız bedenlerinin darağacında sallanacağı günler de bir gün gelecektir.
İsveç hükümetinin bu vahim provokasyon karşısındaki tepkisi yetersizdir.
Hani İsveç terörle arasına mesafe koyacaktı?
Hani teröristlerin meydan okumalarına gereği yapılacaktı?
Bu ülkeyle NATO şemsiyesi altında nasıl bulunacağız? Nasıl buluşacağız? Bilen varsa söylesin, nasıl müttefik olacağız?
Bölücü itleri bağlamayan, hatta sınır dışı etmeyen İsveç’in NATO’ya katılımına nasıl ve hangi hakla onay vermemiz beklenmektedir?
İsveç teröristleri cesaretlendirmektedir.
Bölücülere alan açmakta, koruma çemberi içinde tutmaktadır.
Artık mızrak çuvala sığmamaktadır.
İsveç teröristleri ya cezalandırmalı ya da sınır dışı etmelidir.
Avrupa’nın terör kampına, bir nevi mağara deliğine, terörizmin barınağı haline dönüşmesi felakettir, nitekim acıklı sonuçlarına sorumlu ülkeler günü geldiğinde muhakkak katlanacaklardır.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Sayın Basın Mensupları,
Aziz Atatürk, düşmanla mücadelede üç müessir kuvvetin belirleyiciliğini vurgulayarak şöyle demişti:
Birincisi, milletin kendisi,
İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Üçüncüsü de, silahlı kuvvetlerdir.
Bu üç kuvvetin bir yanda iç cephede, diğer yanda da dış cephede savaştığını bizzat söylemiş ve Nutuk’ta şunları açıklamıştı:
“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir.
Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir.
Fakat bu durum hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez.
Önemli olan memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren iç cephenin çökmesidir.”
İç cephemizi çökertmek ve milli mukavemeti kırmak için eşzamanlı icra edilen operasyonların ve bu operasyonlara refakat eden teslimiyetçilerin varlığı herkesin ve hepimizin malumu alisidir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu teslimiyetçi lobinin ele başıdır.
Geçtiğimiz grup toplantısında Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırması vesayete karşı çıkmak değil, küresel emperyalizme sevimli ve sempatik görünme pervasızlığı ve pişkinliğidir.
9 Ocak 2023 tarihinde, Milli Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi BMC İşletmesi’nde düzenlenen “Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni” münasebetiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını haklı şekilde alkışlayan Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta kademesine yönelik Kılıçdaroğlu’nun bühtan dolu ifadeleri düşmanın emir erliğine talip bir zihniyetin su katılmamış ayıbıdır.
Bu Kılıçdaroğlu demiş ki; “askerlerin alkışlaması devlet açısından büyük bir çürümüşlük göstergesidir.”
Freni tutmayan Kılıçdaroğlu’nun çamur saçan ağzından şu skandal sözler aynısıyla dökülmüştür:
“Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerleri koyarsanız, elinizde bol yıldızlı, bol apoletli Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki, bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerden kaçtılar.
Kariyerist kafadan asla ve asla hayır gelmez.
Onun için komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir.
Siyaset mi yapmak istiyorlar? Çıkarsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan’ın yanına, Perinçek’e de takılsınlar.”
Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bu saldırıyı kınıyorum.
Bizim kahraman askerlerimizin giydiği üniformayı Ortadoğu üniformalarına benzeten Kılıçdaroğlu edepsizdir.
Hiçbir Türk askeri cepheden kaçmamıştır. Aksini iddia eden Kılıçdaroğlu müfteridir.
Haddini bilmesi gereken kişi varsa o da askere düşmanlık yapan yandan çarklı Kılıçdaroğlu’dur.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi ve tüm neferleri kahramandır.
Kılıçdaroğlu neyin hasretini çekmektedir?
Komuta kademesinin alkışladığı Cumhurbaşkanı ve başkomutandır.
Ne yapsalardı, sırtlarını mı dönselerdi? Devlet ve rejim krizi mi çıkarsalardı?
Kılıçdaroğlu’nun asıl rahatsızlığı nedir?
Yeni nesil fırtına obüslerinin yapılması mı bu zillet zihniyetini deliye döndürmektedir?
Fırat Kalkanı’ndan Barış Pınarı’na kadar sınır ötesi harekatları yapan Türk ordusu mu uykularını kaçırmaktadır?
Şehitler ve gaziler yuvası, aynı zamanda peygamber ocağı Türk ordusu mu huzursuzluğunun nedenidir?
Kılıçdaroğlu fikir ve eylem birlikteliği içinde olduğu PKK’ya sözcülük yaptığının ne zaman farkına varacaktır?
Zira aynı rahatsızlıkları teröristlerin de duyduğunu bilmeyen mi vardır?
Türk askeri için savaş düğün bayramdır.
Cepheden de, savaştan da, Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığından da kaçan ve korkan Kemal Kılıçdaroğlu ve zillet partileridir.
Tekrar ifade ediyorum ki, askere düşmanlık, düşmana askerliktir.
Milliyetçi Hareket Partisi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en alt rütbeden en üstüne kadar yanındadır, komuta kademesinin de sonuna kadar arkasındadır.
Kılıçdaroğlu, Yeni Nesil Fırtına Obüslerinin yoldaşlarını, terörist yakınlarını birer birer patlatacağını unutmasın, milli güvenliğimize yan bakanların hesap ve hayati hata içinde olduğunu da güdük aklından çıkarmasın.
Değerli Arkadaşlarım,
Türk vatanı has bahçemiz, Türk milleti varlığımızın övüncüdür.
Merhum Cemil Meriç diyordu ki: “Taraf tutmayan insan şahsiyeti felce uğramış insandır. Ben tarafım, hakikatin tarafıyım.”
Biz de tarafız, hem hakkın, hem halkın, hem de hakikatin tarafındayız.
Biz, manda ve himayeyi reddeden inanmışlığın tarafıyız.
Biz, tam bağımsızlığımızı ve milli bekamızı son damla kanına kadar müdafaa edecek iman ve irade gücünün tarafıyız.
Biz, Misakı Milliyi and bilen sarsılmaz sadakatin tarafıyız.
Biz, ya istiklal ya ölüm seslenişinin tarafıyız.
Biz, ölürsem şehit kalırsam gaziyim diyen fedakârlığın tarafıyız.
Çağrımız, önce ülkem ve milletim diyen herkesedir.
Çağrımız, bu vatan benim, bu bayrak benim, bu ülke benim diyen her kardeşimizedir.
2023 seçimlerine çok sıkı şekilde hazırlanacağız, hiçbir zafiyete ve gevşemeye izin vermeyeceğiz.
Çalışacağız, başaracağız.
Cumhurun zaferiyle Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünü taçlandıracağız.
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri ne zaman yapılırsa yapılsın, seçim kararı nasıl alınırsa alınsın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugünden başlamak suretiyle, yani 15 Ocak 2023 itibariyle seçim startını veriyor, bu doğrultuda lazım gelen ne varsa yapacağımızı cümle aleme duyuruyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle basın toplantımıza katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, sizleri, aziz vatandaşlarımızı bilvesile saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum