Reklam

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın İsrail'in Filistin'deki işgalleri ile ilgili, "Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı ve o günden bugüne Filistinlilerin barındıkları, kaldıkları yerler ne kadardı, bugün ne kadar? İsrail'in o topraklardaki durumu neydi, bugün ne? Tüm bu hususlara dikkatlice baktığımızda adeta İsrail ile Filistin’in haritaları arasında bir değiş tokuş söz konusu" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın İsrail'in Filistin'deki işgalleri ile ilgili, "Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı ve o günden bugüne Filistinlilerin barındıkları, kaldıkları yerler ne kadardı, bugün ne kadar? İsrail'in o topraklardaki durumu neydi, bugün ne? Tüm bu hususlara dikkatlice baktığımızda adeta İsrail ile Filistin’in haritaları arasında bir değiş tokuş söz konusu" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı
10 Kasım 2023 - 10:55

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16’ıncı Zirvesi için gittiği Özbekistan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın 16. Zirvesi’ne iştirak etmek için gerçekleştirdiğimiz Taşkent ziyaretimizi tamamladık. Zirveye başarıyla yaptıkları ev sahipliğinin yanı sıra şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden ötürü değerli kardeşim Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

“Teşkilatımızı İran ve Pakistan’la birlikte 1992 senesinde kurmuştuk. Zaman içinde teşkilata, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan da katıldı. 8 milyon kilometrekarelik alana yayılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, yarım milyara yakın bir nüfusu bünyesinde barındırıyor. Teşkilatımız aynı zamanda ortak değerlerimizi, köklü tarihimizi, ezeli ve ebedi kardeşliğimizi de temsil ediyor. 16. Zirve ile dönem başkanlığı Türkmenistan’dan, önümüzdeki iki yıl boyunca Özbekistan’a geçti.”

“Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşması’nı ivedilikle yürürlüğe koymamız gerektiğinin altını çizdim”

“Zirve kapsamında bölge içi ticaretin geliştirilmesi, tedarik zincirlerini etkileyen sorunların giderilmesi, bölgenin enerji kaynaklarının verimli kullanımı, ülkelerimiz arasındaki ulaşım imkanlarının güçlendirilmesi gibi birçok meseleyi ele aldık. Ayrıca yürütülen mevcut projelerin durumunu istişare ettik. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşması’nı ivedilikle yürürlüğe koymamız gerektiğinin altını çizdim. İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız Ekobank’ın kurumsal ve mali kapasitesinin arttırılması gerektiğini ifade ettik. Teşkilat bünyesinde turizm iş birliğinin güçlendirilmesi de gündemimizdeki bir diğer konuydu. Turizm bakanlarımız, geçen ay gerçekleştirdikleri toplantıda Erzurum’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 2025 Turizm Başkenti seçilmesi kararını aldı. Bu kararın teşkilat üyesi ülkeler arasındaki beşeri bağların kuvvetlendirilmesine vesile olacağına inanıyorum.”

“Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı”

“İsrail bu zulmü, barbarlığı sergilemeye eğer devam ediyorsa, burada tüm ülke liderlerinin düşünmesi gereken bir şeyler var demektir. Biz duruşumuzu baştan beri cesaretle ortaya koyduk ve bunu yapmaya devam ediyoruz. İsrail, Filistinlileri bugün katletmeye başlamadı. Bu işin bir geçmişi var. Mazisi 1947’lere kadar dayanıyor. Eğer, ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1947 haritasıyla bugünkü haritayı mukayeseli bir şekilde orada tüm dünyaya haykırdıysam bunun bir nedeni var. Bunu yaparken bir şeyleri ortaya koyuyorum. Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı ve o günden bugüne Filistinlilerin barındıkları, kaldıkları yerler ne kadardı, bugün ne kadar? İsrail’in o topraklardaki durumu neydi, bugün ne? Tüm bu hususlara dikkatlice baktığımızda adeta İsrail ile Filistin’in haritaları arasında bir değiş tokuş söz konusu.”

“120 ülke bunların karşısında dimdik durdu”

“Şu an itibarıyla tabii saldırıların başlangıcından itibaren başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere İsrail’in arkasında tüm Batı yer alıyor. Eğer, Guterres, gerçekten takdir edilecek bir çıkış ortaya koyduysa, ki bunu yaptı, bunun da bazı sebepleri var. O da hakkı, hakikati gördü, görüyor. Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri olarak hakkın ve haklının yanında yer alıyor. Bu noktada şu konuya dikkat etmek lazım. Amerika’nın ve İsrail’in yanında kaç ülke var? Birleşmiş Milletler’deki insani ateşkesin sağlanması için yapılan oylamada Amerika’yla beraber olan 14 ülke vardı. Ama 120 ülke bunların karşısında dimdik durdu. 40 veya 41 ülke de çekimser kaldı. Bu cesur ülkeler bütün dünyaya bir mesaj veriyor. “Ey Amerika, sen ne kadar büyük olursan ol haklı değilsin, İsrail haklı değil. Haklı olan buradaki mazlumlardır. Bu mazlumların yanında da gerçekten hakkı ve hakikati savunan ülkelerdir.” diyorlar. İşte 120 ülke Birleşmiş Milletler’de bir duruş ortaya koydu. Aslında 40-41 çekimser ülke de aslında 120 ülkenin yanında sayılır? İnşallah Riyad Zirvesi’nden sonra arkadaşlarımla yeniden telefon diplomasisine odaklanacağız. BM’de hakkı ve adaleti savunanların sayısını daha da artırmaya yönelik bir çalışma başlatacağız.”

“Kanserli hastalardan tutun hafif ve ağır yaralılar bulunuyor”

“Bizim buradaki bütün temennimiz sadece insani yardımların geçiş koridoru değil. Ayrıca İsrail’e yönelik, yaralı Filistinli mazlumların geçişlerini sağlayacak baskıyı artırmak. Hedefimiz Gazze’den bütün bu insanların tıbbi yardımları verebileceğimiz noktalara geçişini sağlamak. Bunların içinde kanserli hastalardan tutun hafif ve ağır yaralılar bulunuyor. Biz bu koridor açılırsa bu yaralıları ve kanser gibi kronik hastalıkları olan kardeşlerimizi hastanelerimize almaya hazırız. Bunun için de hazırlıklarımızı tamamladık. “Yaralıları ve kronik hastaları verelim” şeklinde bazı olumlu sinyaller geliyor. Eğer gerçekten bunları hastanelerimize alabilirsek insani ve İslami görevimizi de yerine getirmiş oluruz.”

“Ateşkesi temin etmek için diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyoruz”

“İnsanların ölümünü durdurmak, korkudan titreyen çocukları kucaklamak ve onların acılarını bir nebze de olsa hafifletme gayreti bizim için nihai sonuç değil çözümün başlangıç noktası olacaktır. Türkiye olarak tüm uluslararası platformları aktif ve konuya dair işler halde tutmaya çalışıyoruz. Ateşkesi temin etmek için diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyoruz. Muhataplarımıza doğrunun, adil ve kalıcı çözümün yol haritasını anlatıyor, bu çözümün hayata geçmesi için uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Ateşkes sonrası atılacak adımları en ince ayrıntısına kadar planlıyor, ayakları yere basan, sürdürülebilir barışı inşa etmek için formüller geliştiriyoruz.”

“Blinken’e bazı tekliflerimiz Dışişleri Bakanımız tarafından yapıldı”

“Geçenlerde, ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken malum Türkiye’ye geldi ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ile bazı görüşmeler yaptı. Görüşmeler esnasında, tabii kendisine bazı tekliflerimiz Dışişleri Bakanımız tarafından yapıldı. O da neydi? Örneğin şu anda günde 20-30 tır geçiyor. Tabii insani bir yardım değil. Bunun yükseltilmesi, en az 500 tıra bunun çıkarılması gerekir teklifi yapıldı. Onun da buna olumlu yaklaştığı Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan tarafından bana nakledildi. Temennimiz odur ki eğer hakikaten bu 500 tır hal yoluna girerse bir nebze olsun biraz rahatlama olur gibi. Çünkü burada ilaç, gıda, özellikle su bütün bunlara ciddi manada ihtiyaç var. Bütün bunların yanında hatırlayın bir ambulans konvoyunu vurdular. Bütün bunların yanında ambulans açığının da giderilmesi lazım. Tedbirlerimizi aldık, alıyoruz. Yoğun bir şekilde bu ambulans açığını da gidereceğiz. İlaç, gıda vesaire konusunda da bazı ülkelerle iş birliğine de girerek adımlarımızı atacağız.”

“İsrail pervasızlığın odağıdır”

“Biz Türkiye olarak bu konuda ne düşündüğümüzü, çözüm formüllerimizi herkesle paylaşıyoruz. Biz artık bu sorunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Diplomasinin tüm imkanlarını kullanarak, insan odaklı yaklaşımımızın sahada karşılık bulması için çaba harcıyoruz. İnsan hakları ve uluslararası hukuk bu kirli savaşın bir an önce durdurulmasını emrediyor. Kimse kendini uluslararası hukukun dışında bir yere konumlandırmamalı ve böylesi bir pervasızlık sergilendiğinde herkes ona karşı tutum takınmalıdır. Maalesef İsrail sözünü ettiğim pervasızlığın odağıdır. İsrail meselesi çözülmeden de ne bölgemizde ne dünyada tam manasıyla barıştan ve tam anlamıyla uluslararası hukuk düzeninden söz edilemez.”

“İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’nun karşısında yer alıyor”

“Yani şunu çok açık net söylemem lazım. Bu konu üzerinde fazla durmak bana göre çok da isabetli olmayabilir. Ama Netanyahu’nun bugünü yarına göre iyi günleridir. Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’nun karşısında yer alıyor. Rehinelerle ilgili konuya gelince, Hamas’ın sivilleri rehine olarak tutmak gibi bir derdi yok. Tam aksine, olması gereken İsrail’in elindeki Filistinlilerin bırakılmasıdır. Şimdi biz Türkiye olarak burada araya gireceksek burada İsrail’in yapması gereken şey Filistinlilerin süratle bırakılması ve öbür taraftan da İsraillilerden Hamas’ın elinde olanların hemen bırakılmasıdır.”

“İsrail son bir ayda Batı Şeria’da 2 bin’e yakın kişiyi tutukladı”

“Ama burada iki şey var. Asker var. Sivil var. Zaten Hamas’ın sivilleri bırakmamak gibi bir kararlılığı yok “bırakırız” diyorlar. Tabii orada askerler var. Bu askerlerin içerisinde üst rütbeliler de var. Ama İsrail’in kalkıp da 5 yaşında, 10 yaşında, 15 yaşında çocukları rehine alacak kadar vicdani olmayan tutumu da ortada. Olumlu adımlar atıldığı takdirde biz her türlü riski alır ve bu işin çözümüne katkıda bulunmaya çalışırız. İsrail son bir ayda Batı Şeria’da 2 bin’e yakın kişiyi tutukladı. Ondan önce içinde kadın ve çocukların da bulunduğu hapishanelere atılmış 10 bin civarında insan var. Hamas öncelikle kadın ve çocuklar olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’de İsrail tarafından tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını istiyor.”

“Sen de kaybedeceksin, öbürü de kaybedecek”

“Biz ne dedik? Bay Bay Kemal dedik. Dediğimiz oldu mu? Oldu. Bunu ilk söylediğimiz zaman yapsaydı bu kadar olumsuz olmayacaktı. Ama o zaman durum çok farklıydı. Bunların birbirinden farkı yok. Bunu zaten söyledim. Ne dedim? Al birini vur öbürüne. Biri Demirtaş’a selam gönderiyor. Biri Kavala’ya selam gönderiyor. Aynı şekilde diğeri de onlara selam veriyor. Şimdi bunlar hala Demirtaş’a selam gönderirsem ben güçlenirim havasındalar. Kavala’ya selam gönderirsem güçlenirim diye düşünüyorlar. Yahu güçlenemezsin. Sen de kaybedeceksin, öbürü de kaybedecek. Eğer bu parti Atatürk’ün partisiyse Atatürk’ün partisinde milli olmayan, yerli olmayan kimse barınamaz ve barınamayacaktır. Şimdi 31 Mart bunun kantarı olacak ve bu kantarda İstanbul, Ankara başta olmak üzere inşallah Cumhur İttifakı gereğini yapacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi başına kimi getirirse getirsin değişmez, değişemez.”

“Emeklilerimizin maaşlarını artırdık ve onları daha da rahatlatacak çözümleri geliştirdik”

“Küresel gündemi de meşgul eden enflasyon sorunu ile mücadelede kararlıyız.
Enflasyonun belini kırdık, etkilerini de önümüzdeki süreçte sileceğiz. Biz hep çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz dedik ve hamdolsun sözümüzü tuttuk. Asgari ücrete cumhuriyet tarihinde yapılmamış oranda zam yaptık. Emeklilerimizin maaşlarını artırdık ve onları daha da rahatlatacak çözümleri geliştirdik ve çok yakında uygulayacağız. Biliyorsunuz emeklilerimizi kısa vadede rahatlatacak 5 bin liralık ikramiye ödemelerini de bu ay içerisinde yapmayı planladık. Aldığımız tedbirlerle yapacağımız ödemelerle emekli ve çalışanlarımızın yanında durduk, bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Asgari ücret konusunun kendi takvimi var biliyorsunuz. İşçilerimizi ara zamla rahatlatmıştık, şimdi de işçi ve işveren kesimini bir araya getirip en makul çözümü bulacağımıza inanıyorum.”

“Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez”

“Her şeyden önce Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki “Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.” Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu parlamentoysa parlamentodan istiyor.”

“Partimden bazı arkadaşlar da Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar”

“Şimdi Can Atalay’ı alın koyun bir kenara. Bundan önce yine benzer şeyler maalesef oldu. Parlamentomuz da bu konularda ağır hareket ediyor. Yani birçok terörist parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için kaçtılar, yurt dışına çıktılar. Bunların bu kadar ağır ele alınmaması gerekiyor. Çok seri kararla bu işlerin bitirilmesi lazım. Seri olarak bu adımlar atılmayınca ondan sonra bakıyorsunuz birisi Amerika’da, birisi Almanya’da, birisi Fransa’da meydana çıkıyor. Ondan sonra da oralardan Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı, kalamaz. Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın attığı bu adımı hafife de alamaz, almamalıdır. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. “