"Türkiye'nin, NATO'nun dününde ve bugününde olduğu gibi geleceğinde de söz sahibi olacağı bir kez daha açıkça görülmüştür"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'nin ardından basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'nin 32'ncisini, İspanya'nın ev sahipliğinde başkent Madrid'de tamamladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanyol makamlarına ev sahiplikleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etti.
“KALICI BİR ATEŞKESİN SAĞLANMASINA DÖNÜK DİPLOMATİK GİRİŞİMLERİMİZİ YOĞUNLAŞTIRMALIYIZ”
NATO'nun tarihindeki en önemli zirvelerden birini başarıyla neticelendirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin, müttefiklerin mevcut meydan okumalar karşısında birlik ve dayanışma anlayışının teyit edilmesine vesile olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin başarısı için gösterdiği gayret nedeniyle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ekibine de teşekkür ederek şöyle devam etti: "Ukrayna'daki savaşın başlamasının ardından biri video telekonferans, biri de Brüksel'de düzenlenen toplantı olmak üzere liderler düzeyinde bu yıl üçüncü kez bir araya geldik. Madrid Zirvesi, gelinen noktayı tahlil etmemiz ve geleceğe yönelik bir vizyon oluşturmamız için önemli bir fırsat oluşturdu. İttifakımızın Ukrayna'ya desteği tamdır. Fakat bu desteğimizi bir barış vizyonuyla birlikte ortaya koymalı, insani dramın, yıkımın ve gözyaşının bir an önce durdurulması için çaba göstermeliyiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kalıcı bir ateşkesin sağlanmasına dönük diplomatik girişimlerimizi yoğunlaştırmalıyız. Zirvenin dün gerçekleştirdiğimiz ilk oturumunda Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenskiy bizlere video mesajla hitap etti. Sürecin başından itibaren kendisiyle yakın diyaloğumu sürdürüyorum. Aynı zamanda, bildiğiniz üzere, Rusya Devlet Başkanı Putin'le de düzenli olarak temas hâlindeyiz. Tüm bu çabalarımız kalıcı barışın yolunu açacak adımların atılması içindir" diye ekledi.
Çatışmalar uzadıkça can kayıpları ve yıkımın da arttığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaşın başta enflasyon olmak üzere küresel ekonomideki olumsuz yansımalarını herkesin hissettiğini ifade etti.
Türkiye olarak, adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inandıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul Süreci ile yeşeren umutları daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Türkiye'nin sorumluluk üstlenen, tüm taraflarla konuşabilen, elini taşın altına koyan bir müttefik olarak oynadığı rolün NATO içinde de takdirle karşılandığını bir kez daha memnuniyetle gördüm. Buradaki temaslarımızda savaşın başından bu yana önceliklerimiz arasında yer alan krizin insani etkilerinin en aza indirilmesi, ateşkesin ivedilikle temini yönündeki girişimlerimiz hakkında bilgi verdim. Ukrayna'nın tahıl stoklarının Karadeniz'deki limanlardan ihraç edilmesine yönelik planına ilişkin katkılarımızı paylaştım" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, temasları sırasında Türkiye'nin, BM ve tarafların katılımıyla yapılacak dörtlü toplantıyı en kısa sürede İstanbul'da düzenlemeye yönelik çabalarından da bahsettiğini anlattı.
“BİNLERCE EVLADINI TERÖRE KURBAN VERMİŞ BİR ÜLKE OLARAK OYALAMALARA TAHAMMÜLÜMÜZ KALMADI”
Zirvede uluslararası kamuoyunun en çok ilgisini çeken belgenin, dün kabul edilen Yeni Stratejik Konsept olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2010 Lizbon Zirvesi'nde kabul edilen Stratejik Konsept’in yerini alacak olan bu yeni belge, NATO'nun temelini oluşturan birlik ve dayanışma ilkelerinin önemini bir kez daha teyit etmiştir. İttifakın gelecekteki güvenlik ortamına kendini adapte etmesine yönelik bir vizyon ortaya koymuştur" dedi.
Türkiye'nin İttifak'a katılımının 70'inci yılını kutladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "NATO içinde oynadığı etkin rol ve verdiği kapsamlı katkılarla müttefiklik ruhuna her zaman uygun hareket eden Türkiye, şüphesiz bu gelecek vizyonunda da söz sahibi olan başlıca müttefikler arasında yer alacaktır. Stratejik Konsept’te terörizmin en ciddi asimetrik tehdit olarak tanınması ve NATO'nun, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadele yönündeki kararlılığının ortaya konulması elbette önemlidir. Ancak bu kararlılık kâğıt üzerinde kalmamalıdır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fiiliyatta terör örgütleri arasında hiçbir ayrıma gidilmeden mücadelenin dayanışma içinde sürdürülmesi zaruridir. Oturumlardaki hitaplarımda ve ikili temaslarımda bu konunun, Türkiye için ne denli büyük hassasiyet arz ettiğini özellikle vurguladım. Ayrıca bunun sadece bizim değil, NATO'nun da meselesi olduğuna işaret ettim. Masumların canları ve kanları üzerinden ikbal devşirmeye çalışan cinayet şebekeleri, hepimizin ortak düşmanıdır. Bugün bize karşı kullanılan silahların, yarın başka müttefiklerimize karşı kullanılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Tarih bize, bu tür ihmalkârlıkların daha sonra ölümcül tehditler olarak muhataplarına geri döndüğünü göstermiştir" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde terör örgütü PKK ve uzantılarının kendilerine yönelik en küçük bir müdahale karşısında sergiledikleri pervasızlıkların bunun açık örneği olduğunu belirterek, "Tıpkı 'habis bir ur' gibi günden güne büyüyen, toplumsal barışı, huzuru ve güvenliği tehdit eden bu beladan kurtulmamız gerektiğini dile getirdim. Müttefiklerimizden sözde değil, eylemlerinde de hakiki bir dayanışma beklediğimiz mesajını güçlü biçimde verdim" diye konuştu.
Türkiye'nin, terör örgütlerine karşı yürüttüğü uzun ve kararlı mücadeleyi anlatan bir videoyu liderlerle izletme fırsatı bulduğunu bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Böylece PKK, PYD, FETÖ ve DEAŞ'ın kanlı yüzünü bir kez daha tüm muhataplarımıza anlatmış olduk. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görüyoruz, şayet NATO'nun güvenilirliğini ve inandırıcılığını korumak istiyorsak müttefikler olarak terörün tüm tezahürleriyle mücadelede daha net, tutarlı ve samimi adımlar atmamız şarttır. Terörün finansmanı ile militan devşirme faaliyetlerinin engellenmesi bu mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden, binlerce evladını teröre kurban vermiş bir ülke olarak oyalamalara tahammülümüz kalmamıştır.”
“MUTABAKAT MUHTIRASI'NI, TÜRKİYE'NİN HASSASİYETLERİNİN ANLAŞILDIĞININ BİR İŞARETİ OLARAK GÖRÜYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik başvuruları bağlamında yaşananlar, Türkiye'nin bu konudaki kırmızı çizgilerini ortaya koymuştur. İlk günden itibaren hassasiyetlerimizi ifade ederek yapıcı ama kararlı bir tutum sergiledik. Salı günü Sayın Genel Sekreter'in kolaylaştırıcılığında İsveç ve Finlandiya liderleriyle Dörtlü Zirvemizi gerçekleştirdik. İmzalanan Mutabakat Muhtırası'nı, Türkiye'nin hassasiyetlerinin anlaşıldığının bir işareti olarak görüyoruz. Elbette bu bir başlangıçtır, asıl olan verilen sözlerin hayata geçirilmesidir. Bundan sonraki süreçte muhtırada kayıtlı hususların uygulamasını titizlikle takip edecek, adımlarımızı da buna göre atacağız."
Diplomasiye bir tarafın kazanıp diğer tarafın kaybettiği "sıfır toplamlı bir oyun" nazarıyla bakmanın yanlış olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilakis diplomasiyi bizleri ortak faydaya ulaştıracak en kestirme, en garanti yol olarak görmek gerekir. Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan muhtıraya, bu zaviyeden bakılmasının daha doğru olacağına inanıyorum. Hiç şüphesiz bu muhtıra, Türkiye ve milletimiz açısından zorlu müzakere sürecinden sonra elde edilmiş diplomatik bir zaferdir." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Üçlü Muhtıra'yla Türkiye'nin terör örgütü PKK ve uzantılarıyla mücadelede tam iş birliği, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede dayanışma, PYD/YPG ve FETÖ'ye destek sağlamama taahhüdü, savunma sanayii alanında ambargo ve kısıtlamalara gidilmemesi ile iş birliğinin artırılması, İsveç ve Finlandiya’nın terörizmle mücadele ve savunma sanayii konularındaki ulusal mevzuatlarını ve uygulamalarını tadil etme sözü, terör suçlularının iadesi konusunda somut adımlar atılması ve ikili düzeyde hukuki düzenlemeler yapılması, PKK ve uzantılarının para toplama ile eleman devşirme faaliyetlerinin yasaklanması ve bunların soruşturulması, Türkiye'ye yönelik terör propagandasının engellenmesi hususlarında net, somut ve sağlam garantiler almıştır. Bu adımların uygulanmasını denetlemek üzere adalet, istihbarat ve güvenlik kurumlarının katılımıyla Daimi Ortak Mekanizma kurulması kararlaştırılmıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya ve İsveç'in Daimi Yapılandırılmış İş birliği Süreci (PESKO) dâhil Avrupa Birliği güvenlik mekanizmalarına Türkiye'nin en geniş şekilde katılımını destekleyeceğini beyan ettiğini aktardı.
Böylece Türkiye'nin ilk günden itibaren dile getirdiği hassasiyetlerin tamamının üçlü muhtıraya girdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye ve NATO ile bu muhtıranın kazananı aynı zamanda İsveç ve Finlandiya halklarıdır. Terörle mücadele yönünde atılacak her müspet adım, bu ülkelerin barış, huzur ve güvenliğine katkı yapacaktır" diye konuştu.
“MÜTTEFİKLİK RUHU İÇİNDE NATO'YA GEREKLİ KATKILARI VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Erdoğan, zirve toplantılarında ve marjında birçok devlet ve hükûmet başkanıyla da bir araya gelme fırsatı bulduklarını anımsattı.
Bu çerçevede, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ile dörtlü zirve gerçekleştirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, ABD Başkanı Joe Biden, Avusturya Federal Şansölyesi Karl Nehammer, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Almanya Federal Şansölyesi Olaf Scholz, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Werner Iohannis ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk-yeol ile görüştüğünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantılar sırasında da Macaristan ve Karadağ liderleri dâhil pek çok devlet başkanıyla da sohbet ettiğini aktardı.
Bu görüşmelerde mevkidaşlarıyla ağırlıklı olarak Ukrayna'daki gelişmeleri ele aldıklarını, ittifak gündemi çerçevesinde fikir teatisi gerçekleştirdiklerini, ayrıca ikili gündemlerindeki konuları farklı yönleriyle değerlendirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Zirve ile Türkiye’nin 70 yıldır NATO üyesi olan, ittifakın en büyük ikinci ordusuna sahip, harekât ve misyonlara en fazla katkı veren beşinci ülkesi olarak NATO’nun dününde ve bugününde olduğu gibi geleceğinde de söz sahibi olacağı bir kez daha açıkça görülmüştür. Biz kendi bağımsız dış politikamızı izlerken, müttefiklik ruhu içinde NATO'ya gerekli katkıları vermeye devam edeceğiz. Müttefiklerimizden de aynı samimi dayanışmayı görmek istiyoruz. Madrid Zirvesi'nin bu noktada yeni bir dönemin kapılarını aralamasını temenni ediyoruz. Bu düşüncelerle zirvemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, IFEMA Kongre Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı.
"Ukrayna'nın hububat ihracatı için bir planınız olduğunu söylediniz. Bu plan nasıl işe yarayacak, bu plana Sayın Putin'in reaksiyonu nedir?" şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile bu hafta sonu veya hafta başında telefon diplomasisini sürdürmeye gayret edeceklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zaten başlamış olan bir yol haritamız var. Kendileriyle görüşmek suretiyle bir an önce bu koridoru işletmeye çalışacağız. Bizim bölgede 20 kadar gemimiz var, bu gemilerle de bu ürünlerin tahliyesini ve 're-export' vasıtasıyla üçüncü ülkelere de naklini sağlamaya gayret edeceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkiye'ye F-16 savaş uçaklarını satmaları gerektiğine ve bunun için ABD Kongresinden onay alabileceklerine yönelik açıklamaları anımsatılarak, "Bu satışın onaylanacağından emin misiniz? Herhangi bir takvim belirtildi mi size?" sorusuna karşılık, Kongre'de Demokratlarla birlikte Cumhuriyetçilerin de bulunduğuna işaret etti.
Geçen hafta Türkiye'den geniş bir ekibin ABD'ye giderek Cumhuriyetçiler ve Demokratlarla görüştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Biden'la dün akşam yaptığımız görüşmeden sonra heyetlerimizi gerekirse yine göndereceğiz. Orada Cumhuriyetçilerle de görüşmeler yapmak suretiyle, onların da bu konudaki desteğini almamız hâlinde inanıyorum ki Sayın Biden'ın bu konudaki samimi gayretleri ciddi bir destek bulacaktır. Onun için de gecikmeden hemen bir heyeti ayrıca Amerika'ya göndereceğim."
“İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLERİ YERİNE GETİRMELERİ LAZIM”
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvuruları kapsamında imzalanan üçlü muhtıranın uygulamasının nasıl olacağı, iki ülkenin Türkiye'nin atmasını istediği adımları yerine getirmemesi durumunda nasıl bir yol izleneceği sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz parlamentomuzdan bunu geçirmedikten sonra zaten bu iş yürümez. Önce İsveç ve Finlandiya'nın üzerine düşen görevleri yerine getirmeleri lazım ki bu zaten metin içerisinde yer alıyor. Onların bu görevlerini yerine getirmeleri halinde biz de bunu parlamentomuza göndeririz. Ama bunlar eğer yerine getirilmezse bunun parlamentomuza gönderilmesi de söz konusu değil. Biliyorsunuz Makedonya 11 artı 9, 20 yılda NATO'ya girebildi. Bu iş öyle süreci çok çabuk işleyen, 'ben istedim oldu' süreci değildir. İsveç de Finlandiya da bunu biliyor ve bunun bilinci içerisinde de öncelikle tabii PKK/YPG/PYD, FETÖ terör örgütlerinin silinip atılması lazım. Bunlarla ilgili de yasal düzenlemeleri bir an önce bitirmeleri lazım."
“BİZ SİYASETİ DENGE POLİTİKALARI ÜZERİNDEN YÜRÜTMEK İSTİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine yönelik Rusya Devlet Başkanı Putin’in "gerginlik yaratacak" yönündeki açıklamaları, ABD Başkanı Biden ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın da Rusya aleyhindeki ifadelerinin anımsatılması ve Türkiye'nin bu noktadaki konumuna ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, "Bizim Rusya'yla ikili ilişkilerimiz var ama bunun yanında Ukrayna'yla da ikili ilişkilerimiz var. Dolayısıyla biz siyaseti denge politikaları üzerinden yürütmek istiyoruz, kavga politikaları üzerinden değil" diye konuştu.
Türkiye'nin doğal gazının yüzde 40'tan fazlasının Rusya'dan temin edildiğine, Akkuyu'daki nükleer enerji santralinin Rusya ile birlikte yapıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların büyük önem arz ettiğinin ve bir kenara konulamayacağının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dolayısıyla süreci takip edeceğiz ve bu süreç içerisinde siyasetin 'kazan-kazan' esasına göre şekillendiğini ele aldığımız zaman mesele kalmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngilliz bir basın mensubunun "Ukrayna savaşına diplomatik bir çözüm bulma konusunda hâlâ emek sarf eden çok sayıda liderden bir tanesisiniz. Sayın Johnson ve Biden'a baktığımız zaman hep Ukrayna'ya daha fazla silah sağlamaktan bahsediyorlar. ABD ve Birleşik Krallığın seçmiş olduğu yolun savaşı uzatacak aşırı agresif bir yol olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine, şu değerlendirmeleri yaptı: "Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Boris (Johnson) benim çok sevdiğim bir dostum, arkadaşımdır. Onun bakışı öyledir, benim bakışım da bu şekildedir. Ama dediğim gibi burada denge politikasının, diplomasiyi şartlarına göre iyi işletmenin çok daha faydalı olacağına inanıyorum. 'Win-win' buna göre adım atarsak, buradan çok daha hayırlı kararlar çıkabilir. Bunun için de yoğun bir şekilde Sayın Putin'le, Sayın Zelenskiy'le görüşmelerimi devam ettiriyorum. Haftada bir, 10 günde bir kendileriyle telefon görüşmelerim oluyor. Bunlardan da netice alacağımıza inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'nde Yunanistan'ın gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmasına ilişkin konunun gündeme gelip gelmediği, ABD Başkanı Biden'la görüşmelerinde ise ABD'nin Yunanistan'da yeni üsler açmasına ilişkin konunun ele alınıp alınmadığının sorulmasına karşılık, Yunanistan'ın son dönemdeki tutumlarının siyaset anlayışlarına asla uymadığını vurguladı.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'e İstanbul'da verdiği yemekten sonra ikili ilişkilere önem verilmesi, üçüncü kişilerin araya sokulmaması noktasında teklifte bulunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Buna rağmen ABD'de Cumhuriyet Senatosu'nda yaptığı konuşmayla bizim bu anlaşmamızı iki, üç hafta sonra maalesef tamamen tersine dönüştürdü. Sadece onunla da kalmadı, Davos'ta aynısını yaptı. Onunla da kalmadı adalar, adacıklara özel ziyaretler yaparak, ziyaretlerinde silahlandırmalara gitmek gibi bir gayretin içine girdi. Bu adalar, adacıklar gerek Lozan gerek Paris Anlaşması'na göre ters bir olaydır. Yani oraları silahlandıramazsınız. Bir de ABD'nin burada üs kurma olayları... Bu sorulduğu zaman alınan cevap şu; Rusya'ya karşı. Tabii benim halkım bunları pek yutmuyor. Niye? Neden? Adama sorarlar yani niçin? Çünkü biz barışın egemen olduğu bir dünyayı eğer tesis edeceksek, kuracaksak o zaman bu adımlar niçin atılıyor? Buna tabii ki olumlu bakmıyoruz, bunu da yaptığımız ikili görüşmelerde liderlere söyledik."
“TERÖRLE MÜCADELEMİZİN TÜRKİYE DIŞINDAKİ AYAKLARINI BÜTÜN BELGELERLE BERABER KENDİLERİNE TAKDİM ETTİK”
NATO Zirvesi öncesinde İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka üyeliklerine ilişkin iktidarın tavrı üzerine muhalefetten, "Neden karşı çıkıyorsunuz?" eleştirisinin geldiğinin hatırlatılmasının ardından, "Açıklamanızda, 'Üçlü Muhtırayla, Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik somut ve sağlam garantiler aldık' dediniz. Bu, Türkiye'de yine muhalefet cephesinde yankılandı ve buna bir geri adım, taviz verilme şeklinde eleştiriler geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Taviz neresindeymiş?" ifadesini kullandı.
Muhalefetin, iktidarın "siyah" dediğine "beyaz"; "beyaz" dediğine de "siyah" dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin hiçbir zaman olması gerekeni veya doğrusunu söylemediğini, Türkiye muhalefetinin böyle olduğunu belirtti.
Bütün belgelerin zaten ortaya konulduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Dünyanın bu olaya nasıl baktığını herkes çok açık, samimi olarak görüyor. Şu an itibarıyla bizim buradaki tavrımız, attığımız adımlar ilgi uyandırdığı gibi bütün liderler noktasında herkes de takdirle bunu karşıladı. Bizler de terörle mücadelemizin Türkiye dışındaki ayaklarını bütün belgelerle beraber kendilerine takdim ettik, flaş belleklerle beraber, video kayıtlarını da kendilerine verdik. Oradan bunları izledikten sonra bu işi çok daha iyi anlayacaklar. Şu anda zaten İsveç'teki terörist yanlıları, terör yanlıları ciddi manada çılgındalar. Ama ne yazık ki bizim iç muhalefet bu işlerden pek memnun değil. Onlara da dönünce anlatırız."
İsveç'in, daha önce teröristlerin iadesine olumlu yaklaşmadığının hatırlatılmasının ardından, "73 teröristin iadesi için söz verdi dediniz, bunu biraz açar mısınız?" sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Daha önce onlar 60 teröristin iadesi konusunda bazı müzakerelerdeydiler. Şimdi ise bunu 73'e çıkardılar, bu müzakereler esnasında. Bakalım bu verdikleri sözü yerine getirecekler mi? Biz de takipçisi olacağız" diye konuştu.
ABD Başkanı Biden ile yapılan görüşmede, ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası'ndan (CAATSA) Türkiye'nin çıkartılması konusunun gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde CAATSA konusunun gündeme gelmediğini ancak dışişleri bakanlarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde olumlu gelişmelerin olduğunu bildirdi.
“VERİLEN SÖZ YERİNE GELMEZSE O ZAMAN SÖZLEŞMEDE NE VARSA ONUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRİRİZ”
"'Finlandiya yasalarımızı değiştiremeyiz ya da bu kişileri iade edemeyiz derse NATO üyeliğini engelleriz' mi diyorsunuz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben tabii bana verilen söze bakıyorum. Eğer verilen söz yerine gelmezse o zaman sözleşmede ne varsa onun gereğini yerine getiririz. Siz şimdi bu teröristleri bize vereceğinize söz veriyorsunuz, yasaları değiştireceğinize söz veriyorsunuz; eğer bunlar yerine gelmezse kusura bakmayın. Verilen söz yerine gelecek. Şahsiyetli siyaset, şahsiyetli dış politika budur. Eğer bu yerine gelmediği takdirde o zaman Türkiye de verilen sözü neyse, o sözü tutar. Yapılan bu. İsveç de Finlandiya da aynı şeyi söyledi. Bu sözlerini tutacaklar. Erdoğan da verilen sözünü eğer tutmazsa, Erdoğan'a da gereken hesabı sorun."
Freedom House'tan olduğunu belirten bir katılımcının, "Türkiye, gazetecilerin özgürlüklerinin kısıtlanması konusunda kötü bir sicile sahip. 15 Temmuz'dan sonra çok sayıda gazeteci hapse atıldı. NATO'da yeri var mı Türkiye'nin?" değerlendirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu diyen kim?" diye sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Freedom House'tan" cevabı üzerine, şunları kaydetti: "Freedom House'un önce kendisini sorgulaması lazım. Türkiye'de 40 yılda 40 bin vatandaşımız öldürüldü. Şu anda Diyarbakır Anneleri, bin 100 gündür HDP'nin kapısı önünde evlatlarını bekliyor. Bu anneler; çocukları 12, 13, 14 yaşında dağa kaçırılanlar. Nerede bu Freedom House? Önce gelsin, bir defa o Diyarbakır Annelerini bir ziyaret etsinler. Bu anneler neyi bekliyor orada? Kaçırılan evlatlarını bekliyor. Peki, bu evlatları kaçıran bu HDP'liler, bu PKK'lılar, bu YPG'liler; bunlar bunu özgürlük adına mı yapıyorlar? Bu nasıl özgürlüktür? Bir defa özgürlüğün tanımını iyi bileceğiz. Özgürlük, benim özgürlük alanım sizin özgürlük alanınıza kadardır; sizin özgürlük alanınız da benim özgürlük alanıma kadardır. Bu anlayışla eğer bunu sürdürürsek netice alabiliriz. Ama bugün Türkiye'de bir Kandil gerçeği var. Bu Kandil gerçeğinde de 13, 14, 15 yaşında kız çocuklar dağlara kaçırılıyor ve bu dağlarda boyları kadar silahlarla bunlara eğitim yaptırılıyor. Acaba bunları biliyor musunuz? Acaba Freedom House bunları ne kadar takip etti? Hiç."
Aynı katılımcının, "Cezaevindeki gazeteciler, insan hakları savunucularına ilişkin nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?" sorusuna karşılık da Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benim şu anda ülkemde cezai bir durum olmadıktan sonra, hukuk noktasında herhangi bir cezai yaptırıma muhatap olmadıktan sonra gazeteci, kalemşör, fikir... Bunlardan cezaevlerinde olan yok. Bunların hepsi sadece bir dezenformasyon, bunları da biz yutmayız" dedi.
İsveç ve Finlandiya'dan teröristlerin iadesine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunları bize verecekler. Çünkü onların sözü. Bunlar yazılı kayda da girmiş vaziyette. Dolayısıyla verdikleri sözü yerine getirecekler" ifadelerini kullandı.
“SİYASET, KAVGA GÜRÜLTÜ İŞİ DEĞİLDİR”
Bir gazetecinin, "Rusya ve Ukrayna devlet başkanlarıyla iletişim hâlinde olan az sayıda liderden birisiniz ve etkin bir şekilde insani koridorlar kurulması konusunda çabalar gösterdiniz. Bu yeni diplomasiyi nasıl değerlendirebiliyorsunuz?" sorusuna cevap verirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şeyden önce kendisinin bir siyasetçi olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 40 yıllık bir siyasi geçmişinin bulunduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: "Belediye başkanlığından Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı'na kadar bu süreci yaşadım. Siyasette parti teşkilatlarının en alt tabanından tırmanarak bu makamlara geldim. Dolayısıyla bir şey öğrendim; siyaset, kavga gürültü işi değildir. Siyaset, daha çok eğer barışa endeksliyse burada dost kazanmanın gayreti içerisinde olacaksınız. Ne kadar düşman kazanırsanız siyasette o kadar kayıpsınız. Şimdi benim Sayın Putin ile geçmişim eski, Zelenskiy ile daha yeni. Çünkü Sayın Zelenskiy'nin Ukrayna siyasetindeki geçmişi çok eski değil fakat siyasette Ukrayna'da işbaşına geldiği andan itibaren de ilişkilerimiz yoğun bir şekilde devam etti. Sayın Putin'le daha eski. Şimdi ortada bir gerçek var. Burada biz eğer bir arabuluculuk yapacaksak en önemli adımlarımızdan bir tanesi de ne oldu? Ukrayna'nın temsilcileri ile Rusya Federasyonu'nun temsilcilerini İstanbul'da bir araya getirdik. Onları görüştürmek suretiyle de yeni bir süreci memnuniyetle başlattılar, başlattık. Ben istiyorum ki bundan sonraki süreçte de bunu hızlandırarak devam ettirelim. Hele hele bu tahıl krizinin olduğu bir dünyada bizler gerek Rusya gerek Ukrayna'dan bunları çıkartabilirsek inanıyorum ki şu anda tahılın sıkıntısını çekenler; buğdayın, arpanın, ayçiçeği yağının vesaire burada bir rahatlamayı yaşayabilirler."
“ULUSLARARASI CAMİANIN ANLAMAYACAĞI BİR OPERASYONU YAPMAYIZ”
Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyonun uluslararası toplum tarafından olumlu karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası camianın anlamayacağı bir operasyonu yapmayız. Uluslararası camianın anlayacağı dilden, onların anlayacağı operasyonları yaparız. Türkiye bu konuda ciddi tecrübelere sahiptir. Hiç endişe etmeyin" ifadesini kullandı.
TÜRKİYE-İSPANYA İLİŞKİLERİ
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile yaptığı görüşme ve Türkiye-İspanya ilişkilerine yönelik soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanya'nın her şeyden önemlisi Türkiye'nin çok samimi bir dostu olduğunu belirtti.
İspanya'nın en hassas, en kritik dönemde Patriotları Türkiye'ye yerleştirdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Diğer NATO'daki ortaklar alıp götürdüler bataryalarını ama İspanya götürmedi. Hâlâ onların bataryası Türkiye'de duruyor. Bundan dolayı milletim adına, devletim adına özellikle Sanchez'e şükran borcum var. Tabii bir de biz İspanya ile bir adım attık, o da uçak gemisi olayını gerçekleştirdik. İspanya ile uçak gemisini yaptık. Şu anda Anadolu uçak gemimiz suya indirildi ve öyle zannediyorum ki bu yıl içinde artık seferlerine de başlayacaktır. Daha çok SİHA'ların, helikopterlerin inip kalktığı bir uçak gemisi ve bunun dışında da şu an itibariyle 15 milyar doları aşkın bir ticaret hacmine sahibiz. Hedefimiz bunu 20 milyar dolara çıkarmak ve bu konuda Sanchez'in buradaki devlet adamlığı önemli rol oynuyor. Bu toplantı vesilesiyle de değerli dostuma, aynı zamanda Kral Felipe'ye de yine şahsım, milletim adına şükranlarımı bildiriyorum."
“TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİN GEÇMİŞİ ÇOK ESKİ”
"Geçmişte Sayın Joe Biden sizi kızdıracak şeyler söyledi ama bu hafta iyi dostlar olarak görülüyorsunuz, ne değişti?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasette dün dündür, bugün bugündür. Bunu bu şekilde bilmemiz lazım. Onun için de 24 saatte siyasette çok şey değişir. Bu anlayışla siyaseti yürüteceğiz ama dimdik de duracağız. Tabii Türkiye-ABD ilişkilerinin geçmişi çok çok eski. Ben Başbakan olmadan önce Sayın Bush ile bir süreç başlattım, o günden bugüne gelen bir sürecimiz var. Tabii iyi günler oldu, kötü günler oldu, öyle veya böyle Türkiye-Amerika ilişkileri de yolunda devam etti" diye konuştu.
"Kongre üyelerinin F16 konusunu onaylayacakları noktasında herhangi bir garanti aldınız mı?" sorusunu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada bir çelişki var, Demokratlar-Cumhuriyetçiler. Her iki taraftan belli bir desteği almak gerekiyor. Fakat bütün bunlara rağmen, Sayın Biden kendinden emin. Ben buna inanıyorum. Burada da zaten bunun açıklamasını yaptı. Temennim odur ki dostluğumuza, dayanışmamıza yakın bir neticeyi çıkartalım" dedi.
“BİZİM ÜLKEMİZDE TERÖRE VE TERÖRİZME YARGI SİSTEMİMİZ ASLA ÇANAK TUTMAZ”
Bir gazetecinin, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki üçlü muhtıraya ilişkin, "Finlandiya ve İsveç, Türkiye'nin iade taleplerini yerine getirecek ifadesi yok aslında. Türkiye'nin iade taleplerini değerlendirecek, bunlara yanıt verecek deniyor" sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Metni okudunuz. Buna göre ele alacaktır veya verecektir, vermeyecektir. Tabii bizim ne anladığımız önemli. Görüşmelerde, konuşmalarda ne anladığımız önemli. Bununla ilgili olarak da İsveç bu 73 kişiyi güncelleyerek bize vereceğinin sözünü bize bu metinle verdi. Verir veya vermez, Biz şimdi bu metin üzerinden bunun takibini yapacağız, ona göre de kararımızı vereceğiz" diye konuştu.
"Eğer Finlandiya ve İsveç'in hukuk sistemi sizin talep ettiğiniz iadeleri gerçekleştirmezse ne yapacaksınız?" sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörizme bu yargı sistemleri çanak tutuyorsa bunu açıklansınlar, yok terörizme yargı sistemleri çanak tutmuyorsa bunu da açıklasınlar. Bizim ülkemizde teröre ve terörizme bizim yargı sistemimiz asla çanak tutmaz. Teröristlere yönelik bu konuda yasal düzenlemelerimiz gayet serttir, gereği neyse bunun gereğini yaparlar. Temenni ederim ki Finlandiya ve İsveç de kendi ifadeleri 'Bizim yasalarımız bu konuda serttir, gereğini yaparız' diyorlar öyleyse biz de gereğini bekliyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
YUNANİSTAN İLE İLİŞKİLER
"Dün ABD Başkanı Joe Biden ile görüştükten sonra bölgedeki istikrarı da ele aldığınızı söylediniz. Hangi konuyu ele aldınız? Bölgedeki tansiyonun, gerilimin azalması konusu mu gündeme geldi, Yunanistan Başbakanıyla da görüştünüz mü?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Yunanistan germedikten sonra biz germeye meraklı değiliz ama şunu söyleyeyim, 147 kez hava sahamızı ihlal eden Yunanistan bunun hesabını vermek durumundadır. Onun için de 147 kez hava sahamızı ihlal edeceksin, buna karşın Türkiye'nin hava kuvvetleri de gerekli cevabı verdiği zaman rahatsız olacaksın. Böyle bir şey yok. Önce Yunanistan bunu bir defa düzene koymalı. O adalar, adacıklar kalkıp buraları silahlandırmaya gitmesi Lozan ve Paris anlaşmalarına terstir. Bu anlaşmaları da bir okusunlar buna göre de adımlarını atsınlar."
Türkiye ve NATO'nun Afganistan'daki terörizmle mücadele konusunda bundan sonraki döneme ilişkin atacağı adımlara yönelik soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: "Afganistan'daki terörle mücadele noktasında biz daha önce biliyorsunuz burada bine yakın askerimiz vardı ve NATO ile ABD ile koalisyon güçleri olarak orada ciddi manada bir mücadeleyi verdik. Şimdi de yine aynı şekilde Afganistan'daki yeni sürece katkıda bulunma arzusuyla Kabil Havalimanının işletilmesine yönelik biz varız. 'Katar, hatta BAE de olmak suretiyle üçlü olarak da havalimanının işletimini ele alabiliriz. Altyapı, üstyapı çalışmalarıyla ilgili de gerekli olan destekleri verebiliriz' dedik. Bu konuda Afganistan tarafının yaklaşımını bekliyoruz. Temennimiz odur ki oradan da olumlu yaklaşım gelirse biz de adımlarımızı atacağız."
Türkiye ve AB arasındaki "terörizm tanımı" konusunda yaşanan ayrılıklar hatırlatılarak İsveç ve Finlandiya'nın da AB müktesebatı çerçevesinde kararla, bazı kişileri teslim etmeyebileceğine yönelik soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörist noktasında biz belgeleriyle beraber, sadece şiddete başvurmanın ötesinde, düşünün ki birçok insanı öldürmüş ve bu öldüren insanların hâlâ 'terörle alakası yoktur' deniliyorsa bizim zaten o ülkenin yasalarına da güvenmemiz mümkün değil. Biz bu belgelerle beraber kendilerine bunları, istihbarat örgütlerimiz verir ve istihbarat örgütlerimizin verdiği bu belgelerle birlikte de bunların tarafımıza gönderilmesini isteriz. Bizdeki gerek yargı organlarımız gerek istihbaratımız bu belgeler olmadan da zaten bunları talep etmez. Olay bu kadar açık, net" diye konuştu.