Prof. Dr. Nevzat Tarhan: 'Sevgi karın doyurmaz demek nankörlüktür' Sevgi, insanlığı birbirine yaklaştırır
Sevgiyi insan ilişkilerinde, hatta doğadaki varlıkları birbirine bağlayan görünmez enerji olarak tanımlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sevgi havuzunu büyütüp, arttırmanın yollarının aranması gerektiğini belirtiyor. Sevgiye yapılan yatırımın 2-3 misli büyüyerek kişiye döndüğünü vurgulayan Tarhan, sevgi karın doyurmaz ifadesinin de bir nankörlük olduğunu kaydediyor. Tarhan, sevginin bir dili ve ifade şekilleri olduğunu da aktarıyor…
Sevgi derken aslında bir duyguyu tarif ediyoruz. Sevgi tek başına bir kavram değildir. Çok karmaşık bir o kadar da renkli bir kavramdır. Ama rengi içinde gözükmez. Aynı beyaz ışık gibi yedi rengi içerisinde barındırır. Bu nedenle uzmanlar sevgiyi doğru anlamak ve doğru analiz etmek gerektiğini söylüyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan sevginin hayatımızdaki yeri, değeri ve ifade şekilleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Sevgi ve duygu, ifade edilmesi gereken kavram…
İnsan ilişkilerinden zaman zaman sözlü ifade sorunları gözlemlediğini belirten Tarhan “‘Kişiler eşimi seviyorum, çocuklarımı seviyorum diye düşünüyorlar ama bunu söylemeyip zaten otomatik olarak benim sevdiğimi biliyordur ’diye tahminde bulunuyor. Aslında hiç de öyle değil. Sözlü ifadesi olmayan o kadar sorunlar yaşıyoruz ki. Örneğin duygu ifadesi olmayan anne, babaların çocuklarının ‘Annem, babam beni sevmiyor’ duygusuna kapıldığını hatta çocuğun ‘Ben acaba üvey evlat mıyım’ düşüncesiyle DNA testi yaptırmak istediğini bile görüyoruz. Buna benzeyen çeşitli hezeyanlarla gelen vakalar oluyor. Onun için sevgi ve duygu ifade edilmesi gereken bir kavramdır.” uyarısında bulundu.
Şefkat sevgiden daha büyük bir duygudur
“İnsan ilişkilerinde iki türlü aktarım vardır: Birisi bilgi aktarımı diğeri ise duygu aktarımı. Günlük ilişkilerde informatik bilgilerin aktarımı %20 oranda sözle anlatılır. Buna verbal iletişim denir. Sözcük dili ile konuşma dili verbaldir. Günlük ilişkilerimizin %80’i ise non-verbaldir. Yani sözel olmayan iletişimdir. Bu da duygu aktarımıdır. İnsan ilişkilerinin temeli %80 duygu aktarımı %20’si ancak sözel aktarımdır. Duygu aktarımı; duygunun farkında olmadan ses tonu, vurgular, seçtiğimiz kelimeler, beden dili, jestlerimiz hatta yüzümüzdeki mikro mimiklerimizle olur. Negatif ve pozitif duygu aktarımını farkında olmadan yaparız. Bu pozitif duyguların içerisinde en önemlisi sevgidir. Sevgiden daha büyük bir duygu vardır. O da şefkattir. Çünkü onun içerisinde koşulsuz bir sevgi vardır. Aynı zamanda saygı da sevgi ile birlikte olması gereken duygudur. Sevgi bir su gibiyse, saygı kabıdır onun. Sınırlarını belirler. Ama saygıdan daha büyük bir duygu var. Onun adı da nezakettir. Nezakette saygı duyduğun insanı incitmemeye de çalışırsın. Bu nedenle sevgiye “Evreni döndüren güç” denilmesi çok haklı bir benzetmedir.”
Sevgi sadece sanatçıların ilgilendiği bir alan değil bilimsel bir alandır
Sevgiyi insan ilişkilerinde, hatta doğadaki varlıkları birbirine bağlayan görünmez enerji, bir çekim gücü olarak tanımlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Sevgiyi analiz etmek gerekiyor. Sevgi sadece şairlerin, edebiyatçıların, sanatçıların ilgilendiği bir konu değil. Aynı zamanda bilimsel bir alandır. 1990’lardan sonra insanlar psikolojik bir devrim yaşadı. Devrimde duyguları proses eden beyin alanları keşfedildi. Her duygunun, örneğin kin, öfke, nefret, kıskançlık gibi bütün aşırı duyguların beyinde biyokimyasal karşılığı tespit edildi. Beynin ilgili bölgesini uyardığınız zaman kişide o duygu uyanıyor. Beyindeki o sistem bu şekilde çalışıyor. İşte bunun üzerine sevgi, bilimsel menzile girdi ve duygu yönetiminde çok ciddi gelişmeler yaşandı. Artık duyguları yönetmek için beyinin hangi bölgesinin, hangi bölgesiyle nasıl konuştuğunu anlayabilecek bilgiye ulaşmak mümkün.” diyerek bilimsel dünyadan gelişmeleri paylaştı.
Sevgi ile doğuluyor, toplum ve çevre bastıra bastıra kurutuyor, köreltiyor…
“Kendi beynini iyi yöneten kendi liderliğini yönetiyor. Hatta bu liderliğe biz ‘Nöro-liderlik’ diyoruz. Mesela bir anne, bir baba evin lideridir. İş yerinde herkes bir yöneticidir. Herkes kendi kendinin lideridir. Liderlik kendi kendini yönetebilmektir. Bu liderlikte de sevgiyi yönetmek en önemli kaynak yönetimidir. Çünkü sevgi aynı para gibi, insan gibi bir kaynaktır. Kaynak yönetiminin genel kuralı havuzu büyütmektir. Mesela iktisat kelimesi Arapça’da maksat kökünden geliyor. Sen eğer amacını bilmiyorsan kaynağını yönetemezsin. Maksadına göre yatırımlarını yaparsın, ona göre kararlarını verirsin ve ilerlersin. Hedefini ona göre geliştirirsin. Bu nedenle sevgi kaynak yönetimidir, o da psikolojik kaynaktır. Önce havuzu büyütmek gerekiyor. Sevgiyi konuşalım diyoruz ama sevgi fakiri bir insan sevgi dilini bilse ne olacak ki? Para yoksulu olan kimseye yardım edemeyeceği gibi sevgi yoksulu olan biri de sevgi veremez. Onun için sevgimizi arttırmanın yollarına bakacağız. Doğarken sevgi ile doğuluyor, ama toplum ve çevre bastıra bastıra kurutuyor, köreltiyor.”
Sevgi karın doyurmaz demek nankörlüktür…
“Duyguların kıymetini bilmiyoruz” diyerek sözlerine devam eden Tarhan “Duygu hava gibi, su gibidir. Havasız kaç dakika, susuz ne kadar yaşayabilirsiniz. İnsanoğlu havanın, suyun kıymetini bilmiyor. Ancak hastalandığı, başına bir problem geldiği zaman anlıyor. Sevgiyi ilişkilerimizde, yaşantımızda farkında olmadan yaşıyoruz. Onun için ‘Sevgi karın doyurmaz’ demek bir çeşit nankörlüktür. Elindeki sahip olduğun şeyin kıymetini bilmemektir. Birçok şeyi elde etmemizde duygu yatırımının önemi var. Hatta önceleri kapitalist düşüncede insan, insanoğluna ‘homo economicus’ diyor. Yani insan ekonomik varlıktır, rasyonel aktör, akıldır. Kar zarar analizi yapar, ona göre adımlar atar. 2000’li yıllara kadar ‘Duygu iktisadın konusu değildir’ deniyordu. 2002’de bir psikolog olan Daniel Kahneman davranış iktisadı ödülünü aldı. Ödülü aldıktan sonra insan ‘homo economicus’ değil ‘homo psychologicus' denildi. İnsan yatırım yaparken, kaynaklarını yönetirken sadece temel ihtiyaca göre değil, sevdiği şeye yatırım yapıyor. Alışveriş yaparken, satın alırken sevdiği şeye yatırım yapıyor. Bunun üzerine takdir edilme duygusu, kar-zarar analizinden daha çok etki ediyor. O halde rasyonel aktör sadece akıl değil, sınırlı bir şekilde akıldır.” dedi.
Korktuğunuz bir insana saygı duyarsınız ama sevmezsiniz.
İnsan psikolojik varlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan “İnsanın neyi sevip sevmediği, kendini güvende hissetmesi önemlidir. Bunun için toplumları yüksek güvenlikli ve düşük güvenlikli olarak ikiye ayırdılar. Yüksek tehdit, baskı ve korku ile büyütülen toplumlar düşük güvenlikli toplumlar oluyor. Öte yandan yüksek güvenlikli toplumlarda, güven hâkim oluyor. Güvenin olması için sevginin olması gerekiyor. Sevgi olduğu zaman da insanda güven oluşuyor. Güven gelişimciliği beraberinde getiriyor. Yüksek güvenlikli toplum kendini huzurlu hissediyor. Sevginin olmadığı yerlerde korku kol geziyor. Korku ile sevgi ise birbirinin zıttıdır. Korktuğunuz bir insana saygı duyarsınız ama sevmezsiniz. Sessizlik vardır orada. Maalesef doğu kültürü, korku kültürüdür. Bu kültür insanlarını bir şekilde yenilik ve gelişimcilikten, özgürlükçülükten, atılımcılıktan, uzaklaştırıyor. Bu durumun muhakkak bu çağda değişmesi gerekiyor. Bu derece iletişimin yoğun olduğu çağda, özgüvenin, girişimciliğin ve duygu ifadesinin yüksek olduğu toplumlara ihtiyaç var. Örneğin Japonlarda duygu ifadesi hiç yoktur. Onun için herkes gülüyor gibi gözükür. Ama ne kızdığını anlarsın ne de sevdiğini. Onun için ileri yaş intiharı en çok Japon toplumunda gözükür.” diyerek sevginin toplumsal kültür içinde nasıl var olabileceğini de dikkat çekti.
İnsan sevildiği ortamda kendini güvende hissediyor
İnsanın sevildiğini hissetmesi temel psikolojik ihtiyaçlarındandır diyen Tarhan, “Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde en temel ihtiyaçlar yemek, içmek, üremek, barınmak. Barınmak hayvanlarla ortak ihtiyaç. Ondan sonra kendini güvende hissetmek istiyor. Ondan sonra sevmek ve sevilmek ihtiyacı geliyor. İnsan sevildiği ortamda kendini güvende hissediyor. Eğer kişi ortamda sevilmiyorsa, korku ile yaklaşıyor. Korkunun olduğu yerde de kaçınmalar, şüpheler ve kötülükler ortaya çıkıyor. Onun için iyicil ve kötücül özelliklerde sevginin önemli bir rolü var. Sevgi, iyicil duyguları arttırıyor. Bencil sevgi ise kötülüğün artmasını sağlıyor. Bir şeyi elde etmek için yapılan sevgi, çıkarcı, bencil bir sevgidir. Karşı tarafa yardım etmek için yapılan asıl sevgi karşılıksız sevgi olduğu için daha etkilidir. Bu nedenle insanın en büyük psikolojik ihtiyaçlarından birisi sevildiğini hissetme ihtiyacıdır. Sevildiğini hissettiği yerde güvende hissediyor insan. Sevgiyi de en iyi kullanan iyilik dilidir.”
Buyurgan yaklaşım ilişkileri uzaklaştırıyor
Duygunun ifadesinin çok önemli olduğu, duygu ifadesi ile ilgili de çeşitli testlerin bulunduğunu söyleyen Tarhan, duygunun sevgi dilinin de farklı şekillerde olabildiğini kaydetti. Tarhan, “Mesela kişi herhangi bir şey söylediği zaman ‘ne güzel yaptın, eline sağlık’ gibi onaylayıcı ve cesaretlendirici sözler sevgi dilinin göstergelerindendir. Ya da kişiden bir talepte bulunurken buyurgan olmak yerine alçakgönüllü rica ile talep etmek arasında fark var. ‘Rica edebilir miyim bunu getirebilir misin bana, sana zahmet olmazsa’ gibi isteklerde bulunmaya ‘Alçakgönüllü onaylama’ deniyor. İletişime geçilen kişiye buyurgan, emir verir tarzda yaklaşıldığında karşı taraf belki istenileni yapar ama bir taraftan da kişiden uzaklaşır. Hele ki insanlarda bireyselleşme adı altında ben merkezciliğin yaygınlaştığı bu çağda buyurgan yaklaşım tamamen uzaklaştırıyor. Bir şey rica edildiğinde onu alçakgönüllü cümlelerle ifade edebilmek çok daha önemli. Karşı tarafı mecbur hissettirmeden, özerklik, otonomi duygusuna zarar vermeden, iyici cümlelerle bunu söyleyebilmek önemlidir. Şefkatli bir şekilde, beden diliyle, duyguyla, ricalarla söyleyebilmek, takdir, övgü ve onay cümlelerinin kullanılması kıymetli bir erdemdir. İlişkilerin ve bizim kültürümüzün zayıf taraflarımızdan birisi de budur.” İfadelerini kullandı.
Sevginin farklı ifade şekilleri vardır
Sevgiyi ifade edebilmenin ayrı bir beceri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan sevginin ifade şekillerine ilişkin şunları söyledi:
Hediyeleşmek sevgi ifadesidir. Sıradan değil, düşünülmüş, karşı tarafa değer verildiğini hissettiren hediyeler. Öyle ki eşine hediye olarak deterjan alanları biliyorum. Ya da eşine bir kutu çikolata alıyor, oturuyor, onunla birlikte yiyor. Bu kendi çıkarı olan bencilce bir hediyeleşmedir.
Bir diğer sevgi ifadesi de hizmet davranışıdır. Mesela kişi susadığını hissediyor diğer kişi hemen getiriyor. Kişilerin birbirine hasta olduğu zaman gösterdiği gibi. Karşı tarafın yükünü hafifletmeye çalışan hizmet davranışları, çok değerli. Birlikte kaliteli zaman geçirmek de bir sevgi ifadesidir.
Bir diğer sevgi dili de fiziksel temastır. Fiziksel temas da maalesef çok kıymetini bilmediğimiz bir şeydir. Erkek ile kadın beyninin romantik alanlarını harekete geçirmenin yolu, fiziksel temastır. Mesela erkek görsel olarak uyarılır, kadın fiziksel olarak uyarılır. Karşı cinsin kendisine sarılması, ona dokunması sırasında oksitosin hormonu salgılanır. Güzel sözler, fiziksel temas sevgi ifadelerindendir…
Diğer bir sevgi dili de iyilik yapmaktır. Yani sessiz iyilikler, hiç beklemediği bir zamanda hizmet davranışının ötesine geçmek. Örneğin eşinizin annesini babasını aramak, ona ihtiyacı olduğu zaman bir iyilik yapmaktır. Fedakârlık da çok önemli bir sevgi dilidir. Sevgiyi ifade edemeyen bir kişi fedakârlık yapıyorsa seviyordur ama ifade edemiyordur demektir. Fedakârlık; ihtiyacın olduğu zaman, yanında olması, çocuklara sahip çıkması, bunların hepsi bizim kültürümüzde sevgiyi doğrudan gösterir.
Sevgi yatırımı 2-3 misli büyüyerek kişiye döner
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şu tavsiyelerle tamamladı:
“Sevgiye yatırım yaparak sevgi havuzunu büyütmek gerekiyor. Sevgi yatırımı geri dönüşü olan bir yatırımdır. Sevgi büyüdüğü zaman da cömert olacaksınız. Sevgi cömerti olduğunuz zaman emin olun sevgi yatırımınız 2-3 misli büyüyerek size dönüyor. Sevgi cömerti olun, sevin. Yani bir güneş gibi olun. Güneş dünyaya geldiğinde bazı çiçekler çiçek açar, rengârenk çok güzel kokulu çiçek bahçeleri olur. Güneş ışığının olduğu bir başka yerde ise kötü çiçek kokuları olabilir. Güneş hiçbir zaman güneşliğini yapmaktan vazgeçmez. Sevgi vermekten vazgeçmeyelim. Sevgi, insanlığı birbirine yaklaştırır. Toplumsal barışın, aile içerisinde barışın, huzurun en önemli içinde şefkat olan koşulsuz sevgidir.