Numan Kurtulmuş "Özel Röportaj" programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, 6 yaşındaki bir çocuğun cinsel istismara uğramasına yönelik iddialara değinerek, bu durumun bir insanlık suçu olduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, "Çok vahim bir şey, büyük bir ahlaksızlık, terbiyesizlik. Sadece küçük bir çocuğa karşı yapılan bir suç değil aynı zamanda insanlık suçu olarak görmek lazım. Bu olayın suçlularının mahkemeler önünde suçları sabit görülürse, bunların cezalandırılmasını temin etmek lazım." dedi.
Hem Adalet Bakanlığı hem de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının olaya müdahale ettiğini hatırlatan Kurtulmuş, istismara uğrayan kız çocuğunun bakanlık tarafından koruma altında olduğunu belirtti.
Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Bazıları, böyle bir şey söz konusu olduğunda, bazı camiaları hatta bazı toplum kesimlerini, topyekun hepsini suçluyormuş gibi suçlamaya kalkıyorlar. Bu olmaz. Lafa geldiği zaman hukukun üstünlüğü prensibinin en temel ilkelerinden birisi suçun şahsiliğidir. Yeri geldiği zaman hepimiz suçun şahsi olduğunu kabul edeceğiz. Ondan sonra bir kişi, dini bir kimlik içerisinde bu suça bulaşmış, bu suçu işlemişse bunun üzerinden koskoca camiaları, koskoca birtakım kurumları kötü bir halde göstermek, kabul edilebilir bir şey değildir.
Hatta şunu da söyleyeyim, Türkiye'de bazılarında böyle bir hastalık da vardır. Dindarlarla ilgili birtakım olumsuzluklar ortaya çıkarsa sanki 1400 yıllık İslami gelenekten hınç alırcasına ortaya çıkıp dini değerler üzerinden birtakım değerleri yıpratmaya kalkmak, oraya bir saldırı yapmak... Onlar da doğru şeyler değil. Bu A partisinin, B partisinin meselesi değil, 85 milyonun meselesidir." dedi.
Dava tarihi ve sanıkların tutuksuz yargılanması konusuyla ilgili neler düşündüğü sorulan Kurtulmuş, "Öne çekilmelidir. Mümkün olan en yakın zamana çekilmelidir." yanıtını verdi.
Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuyla ilgili yaptığı açıklamaya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tepki göstermesine ilişkin ise "Kılıçdaroğlu'na bir tavsiyede bulunurum. Cumhurbaşkanının dün yaptığı konuşmayı bir kere daha izlesin. Kamuoyunun kahir ekseriyetinin mükemmel bulduğu bir açıklama yapmış oldu. Hassasiyetle ifade etti. Bu işin sonuna kadar gidileceğini, takipçisi olunacağını ve bu suçu işleyenlerle ilgili ceza konusunda hiç tereddüt etmeden, sonuna kadar, mahkemelerin konunun takipçisi olması gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanının, ülkenin lideri olarak yaptığı şey, 85 milyonun hassasiyetlerini ortaya koymaktır. Buradan siyaset üretemezsiniz, gelin hep beraber bu işin takipçisi olalım. Ama bunun üzerinden siyasi kamplaşma yapmaya çalışmayalım." diye konuştu.
"EYT konusu önümüzdeki günlerde gerçekleşecektir"
Emeklilikte yaşa takılanlarda (EYT) yaş sınırına açıklık getiren Kurtulmuş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu konuyla alakalı son açıklamayı yapacağını söyledi.
Kurtulmuş, "EYT ile ilgili ilgili bakanlıklarımız bütün çalışmalarını yaptılar, son nihai noktaya doğru geliyorlar. Vatandaşlarımız rahat olsun, EYT konusu mutlaka önümüzdeki günlerde gerçekleşecektir. Birtakım teknik meseleler var. Mesela 1999 öncesi kayıtları birleştirmek isteyen EYT'liler var. Bunların dijital hale getirilmesiyle ilgili bir süreç zaten devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Asgari ücret ne kadar olacak?" sorusu üzerine Kurtulmuş, vatandaşı enflasyon altında ezdirmeyeceklerini yineleyerek, "Özellikle bu olağanüstü ekonomik şartlardan geçerken, geçen sene de bunun örnekleri ortaya kondu. Türkiye'de 2 sefer asgari ücrete çok yüksek zamlar yapıldı. Bu sefer de vatandaşımızın hayat pahalılığı karşısında alım gücünü azaltmayacak tedbir alınacaktır." yanıtını verdi.
"Kılıçdaroğlu'nun yasal güvence altına alması talebi takdire şayandı"
Cumhur İttifakı'nın başörtüsüne anayasal güvence getirecek 2 maddelik anayasa değişikliği teklifiyle ilgili beklentilerinin ne yönde olduğu sorulan Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun gece yarısı o twitini gördüğüm zaman hakikaten sevindim. Çünkü Türkiye, bu başörtüsüyle ilgili ya da kadınların eğitim ve kamudaki haklarıyla ilgili çok büyük zulümler yaşadı. Neredeyse 28 Şubat'tan itibaren devam eden bir süreç yaşadı. Çok şükür son zamanlarda bu konuyla ilgili pratikte bir problem kalmamış olmasına rağmen Kılıçdaroğlu'nun böyle bir yasal güvence altına alması talebi takdire şayandı. Ama gelin madem yasal bir değişiklik yapacağız, en üst yasal norm olan anayasa değişikliğiyle bunu halledelim. Bir daha hiçbir hükümetin etki alanında kalmadan, bu konuda herhangi bir tereddüt yaşamayalım. Çünkü geçmiş dönemlerde aleyhine bir yasa olmamasına rağmen Anayasa Mahkemesinin kararındaki gerekçe yasaymış gibi uygulanarak zulümler yapıldı.
Sanki Türkiye'nin öyle bir hafızası yokmuş gibi davranamayız. Madem öyle, buyurun anayasal bir değişiklik yapalım. Bu hazırlık yapıldı, Meclis'e sevk edildi. Bu, sadece AK Parti'nin ve MHP'nin bir başarısı olmasın, gelin Türkiye'nin, 27. dönem TBMM'nin başarısı olsun. İYİ Parti'nin bu anlamda 'destekleriz' görüşüne teşekkür ederiz. Bu, Türkiye'de hak ve özgürler alanını açma yönünde atılmış bir adımdır. Aynı tavrın CHP ve HDP tarafından gösterilmesini de temenni ederiz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Samsun mitingindeki "son kez yetki" sözleriyle ilgili değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, mevcut anayasaya göre 3. kez Cumhurbaşkanı seçilmesine anayasanın müsaade etmediğini ayrıca yetkinin de bir süresi olduğunu, kastedilenin bu olduğunu belirtti.
"Hangi istikamete gideceklerine ilişkin bir ortak fikirleri yok"
Altılı masayla ilgili açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Allah kolaylık versin, işleri zor. Sadece, aday belirleyememek dolayısıyla zor değil. Yön, istikamet belirleyememek dolayısıyla çok zor. Dünyaya ilişkin ya da Türkiye'nin siyasetine ilişkin konularda fikirlerini sorsanız, biri Hanya'ya gidiyor birisi Konya'ya. Meclis'te olmuş bir şeyden örnek vereyim. Türkiye'nin Libya tezkeresine İYİ Parti 'evet' diyor, CHP 'hayır' diyor. Türkiye'nin terörle mücadelesinde, bileşenlerden bazıları başka şekilde bazıları başka şekilde düşünüyor. Yine ekonomi politikalarıyla ilgili birileri, neoliberal tezlerin zıttı, daha sosyal politika ağırlıklı bir ekonomi modeli uygulanması gerektiğini söylüyor, birileri de ithal danışmanlar üzerinden modası geçmiş neoliberal tezleri gündeme getiriyor. Hangi istikamete gideceklerine ilişkin bir ortak fikirleri yok. Aday belirleyememiş olmak altılı masanın bir zaafıdır, doğru ama esas problemi hangi fikrin etrafında odaklanacakları."
Altılı masanın bir vesayet mekanizması kurmaya çalıştığını ifade eden Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanlığı makamından hınç almak için hazırlanmış bir Anayasa. Öyle bir Cumhurbaşkanı ki halk seçecek ama hiçbir yetkisi yok, hiçbir şeye imza atmayacak. Hatta içlerinden bir tanesi dedi ki 'Bir eşgüdüm konseyi kuracağız'. Yani bir Milli Güvenlik Konseyi gibi. Eşgüdüm konseyinde diyelim ki Zelensky ile Putin arasında bir sorun var, burada Türkiye'yi yöneten X kişi bir karar alacak. Karar almadan önce altılı konsey toplanacak 'şöyle hareket edeceksin' diyecek ve devlet başkanı öyle hareket edecek. Trajikomik bir tekliftir bu." dedi.
Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz söylediğimiz zaman kızıyorlar ama eski Türkiye'nin de eskisine giden bir vesayet düzenini kurmaya çalışıyorlar. Ne demek; halkın oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanı hangi konuda karar alacağına kendisi karar alıp ilerleyemeyecek. Bizim o eleştirdiğimiz 1990'lı yılların çok koalisyonlu, senede bir değişen hükümetler döneminden daha kötü bir manzarayı teklif ediyorlar. Parlamenter sistem değil, teklif ettikleri olsa olsa yarı başkanlık sistemidir. İkisi de seçiliyor. İkisinin de seçildiği sisteme, politika biliminin literatüründe yarı başkanlık sistemi derler. Yetki meselesi ise çok temel bir şeydir, otorite tecezzi etmez.
Yani, Anayasal olarak verilen hiçbir yetki, Anayasa'da görevi olmayanlar tarafından bölüşülmez. Bu, çok temel bir hukuk prensibidir. Ortak kanaat olmadığı için, ola ki, bir de açık söyleyeyim, birisi ona güvenmiyor öteki ona güvenmiyor; bu güvensizlikleri örtmenin yolunu da bir konsensus tabirinin arkasına gizlemeye çalışıyorlar. Bunlar kendi bilecekleri iş. Ama bizim tavsiyemiz, siyaset rekabet işidir, rekabet de cesaret ve kararlılıkla doğru dürüst fikirler üzerinden mücadele etmektir."
"Kılıçdaroğlu, adaylığını hemen hemen fiilen açıklamış durumdadır"
"Altılı masada aday olarak kimleri rakip olarak görmek istersiniz?" sorusunu yanıtlayan Kurtulmuş, kimi aday gösterirlerse kendileri için bir şey fark etmeyeceğini dile getirdi.
Kurtulmuş, "Karşımızdaki rakibin kim olacağını söylemek bize düşmez. Ama öyle görünüyor ki çok zorlanıyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'nun özellikle bütçenin açılış konuşmasında yaptığı konuşma, bir bütçe konuşmasından ziyade 'ben buradayım ve Cumhurbaşkanı adayıyım' konuşmasıydı. Sadece, bu cümleyi kurmadığı kalmıştır Kılıçdaroğlu'nun. Adaylığını hemen hemen fiilen açıklamış durumdadır. Masadaki bazıları da bu adaylığa karşı olduklarını, bazen açık bazen üstü kapalı şekilde ifade ediyorlar." dedi.
"Suriye'nin, Irak'ın ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü korumanın Türkiye'nin milli menfaatleri açısından hayati önemi olduğunu bilen bir ülke olarak, "Bu sorunlar keşke bu noktaya hiç gelmeseydi." dediklerini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şimdi burada bir an evvel normalleşmeyi, insan hak ve hukukunu sağlayacak, bütün tarafların temsil edilebileceği yeni demokratik bir Suriye'nin inşa edilmesine öncülük yapmak, destek olmak... Ne derseniz deyin, böylece sadece Türkiye ve Suriye'nin normalleşmesi değil aynı zamanda Suriye rejiminin kendi halkıyla normalleşmesini de sağlayacak bir sürecin başlangıcı olması lazım. Çünkü aksi, bedeli ortadadır. 22 milyonluk Suriye'de 8 milyon insan kalmıştır. Bunların 4 milyonuna yakını Türkiye'ye gelmiştir. 1 milyonun üzerinde insan ölmüştür, öldürülmüştür."