MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Kurban Bayramı" münasebetiyle açıklamalarda bulundu
Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli, 'Kurban Bayramı' nedeniyle yazılı açıklamada bulundu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamaları şu şekilde;
Dini ve milli bayramlarımız bizi biz yapan, bizi kökümüze tarih ve maneviyatın kılcal damarlarından geçerek bağlayan, bununla da kalmayıp muazzez kucaklaşmaları tahkim ve takviye eden müstesna dönemlerdir.
Bayramlar tıpkı bayrak gibi bağımsızlığın simgesi, birlik ve beraberliğin manevi güvencesidir.
Bağımlı, tutsak, yenik ve sömürgeleşmiş toplum veya milletlerin ne kutlayacakları bir bayramı ne de ulaşacakları bir istikballeri vardır.
Özellikle ifade etmeliyim ki, ağır yapısal ve çevrimsel krizler yaşayan, derin manevi kaoslara kapılan ülkelerin ortak paydaları küçülmüş, ortak aidiyet ve ati beklentileri ölümcül yara almıştır.
Bayramlarımız Türk milletinin barış, huzur, kardeşlik ve kaynaşma hazinesidir.
Bu yönüyle bayramlar mensubiyet şuurunun kökleşmesini sağlayan, milletsiz ve milliyetsiz kumpasların kazınıp atılmasını temin eden imkan ve irade kaynağıdır.
Ne üzücüdür ki, Türk ve İslam coğrafyaları bugün istikrarsızlık içinde bocalamaktadır.
Yüz milyonlarca masum soydaşımız ve din kardeşimiz emperyalist operasyonlarla boğuşmaktadır.
İslamofobi ile Türkofobi hızla tırmanış halindedir.
Kimi zaman diplomatik zorbalıklar, kimi zaman siyasi zorlamalar, kimi zaman ekonomik ablukalar, kimi zaman da tarihsel husumetler vasıtasıyla devasa bir medeniyet birikiminden, dev bir kültür ve inanç müktesebatından intikam için kuyruğa girenlerin hüviyeti bellidir.
Esef verici bir durumdur ki, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif kinlerini pusula yapmış çevreleri, yüz hatları nefretle çizilmiş kötü niyetlileri deşifre etmekle kalmamış, bunların ipliğini pazara çıkarmıştır.
Bu vesileyle Kurban Bayramı öncesi milletimize bir başka bayram yaşatan, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in açılış sürecinde kararlı bir duruş, kesin ve kesintisiz bir tutum sergileyen Sayın Cumhurbaşkanımıza da gönülden teşekkür ediyorum.
Anadolu coğrafyasının vatanlaşmasıyla başlayan küresel cepheleşme İstanbul’un fethiyle zirveye tutunmuş, Türklüğün varlığı ve hükümran karakteri sürekli tariz, taciz ve tahriklere maruz kalmıştır.
Karşımızdaki iç karatıcı tablo bir bakıma biteviye süregelen medeniyetler ve milletler mücadelesinin ne kadar karmaşıklaşıp kökleştiğini fazlaca yoruma gerek ve yer bırakmadan teyit etmektedir.
Türk milleti asırlardır irili ufaklı pek çok dış tazyik ve baskılarla oyalanmış, hırpalanmış, bazen de hücuma uğramıştır.
Büyük milletlerin tarihsel yolculuğunda bu tip dönemler her zaman vardır ve bundan sonra da kaçınılmaz bir şekilde olacaktır.
Ancak daha tuhafı içimizden çıkan, bizdenmiş gibi görünüp de karşımıza geçen, toplu saldırı ve suikastlara refakat eden kimlik ve kişilik kaybıyla malul odakların affı mümkün olmayan namertlikleri ve nimet bilmezlikleridir.
Ayasofya’nın müze kalmasını isteyen müzelik ve müzayedelik siyaset ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri bunlar arasındadır.
Terör örgütleriyle demokrasi kisvesi altında dostluk ve yakınlık kuran işbirlikçiler bunlardan bazılarıdır.
İkinci yüzyıla çağrı yaparken geçmiş Türk yüzyıllarını çiğneyen, milli ve manevi değerleri örseleyen tarihsiz, tabansız ve tahammülsüz siyasi güruhun bunlardan farkı yoktur.
Egemenlik haklarımız istiklal şerefimizin vazgeçilmez önşartıdır.
Hiç kimse, hiçbir odak bundan en küçük taviz veya tavsama beklememelidir.
Türkiye Cumhuriyeti egemen, milli ve üniter bir devlettir.
Tarihi, nifak üretimi ve seri ihtilaflar için tahrip etmek, ecdadımız ve büyük değerlerimiz arasındaki bağı koparmaya çalışmak sadece sorumsuzluk değil, milletimize karşı büyük bir saygısızlık ve suçtur.
Anıtkabir ile Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif hattında kutuplaşma yaratmak, bölücülük yapmak, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetleri muhtevasında sanal uçurumlar oluşturmak en hafif tabirle soysuzluktur.
Türkiye dünyanın ve içinde bulunduğu bölgenin çetin ve zorlu şartlarında olağanüstü bir diriliş ve yükseliş azmiyle öne çıkmaktadır.
Terörle mücadele insanüstü bir gayret ve kahramanlıklarla devam etmektedir.
Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, hatta yurdumuzun her köşesinde milli ve ahlaklı politikalarla bekamıza, güvenliğimize, egemenlik haklarımıza, elbette tarihi mirasımıza meşru ve hukuki sınırlar dahilinde sahip çıkılmaktadır.
Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş, barış ve huzura susamış bir mağdur bulunuyorsa Türkiye bütün gücüyle oradadır.
İç işgal ve ihanet cephesinin rahatsızlığı nitekim bundandır.
Ancak Türkiye durmayacak, engellere takılmayacaktır.
Bayramların coşkusuyla, milli birlik ve dayanışma ruhunun cesaret ve ferasetiyle hedeflerine adım adım vasıl olacaktır.
Cumhur İttifakı’nın muteber ve muhterem iradesi bunu sağlamaya hem mecbur hem de muktedirdir.
KOVİD-19 hastalığından dolayı belki arzuladığımız, ümit ettiğimiz bayramlaşmalar yaşanmasa da, manen ve gıyaben aziz millet evlatları kenetlenmiş bir halde her günü bayram yerine çevirecektir.
Bayram manevi ihtişamdır.
Bu ihtişamın yeni sorunlara davetiye çıkarmaması için öncelikle ve bu seferlik daha sosyal mesafelerin muhafazasına hepimizin dikkatle önem vermesi samimi dileğimdir.
Sevdikleriyle bayramlaşmak amacıyla yola çıkan vatandaşlarımızın trafik kurallarına uymaları can ve mal güvenliği açısından bir diğer mühim ve önemsenmesi lazımgelen husustur.
Yeni tip koronavirüs salgınından dolayı kısıtlı şekilde yapılan Hac farizasının hüznü imanlı yüreklere hakim olsa da, Allah’tan niyazım gelecek yıl bu ibadetin yine eskisi gibi ifa edilmesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Cenab-ı Allah’a manen yaklaşmanın ve yakınlaşmanın muazzam bir fırsatı olan kurban ibadetimizin kabulünü içtenlikle diliyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında hayat ve varlık mücadelesi veren aziz vatandaşlarımın, Türk ve İslam aleminde bir sancak gibi yükselen bütün kardeşlerimin Mübarek Kurban Bayramı’nı kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Allah birliğimizi aratmasın, dirliğimizi azaltmasın, var olan düzenimizi hiçbir zaman aksatmasın.