Emine Erdoğan, "İntegratif ve Anadolu Tıbbı Kongresi"ne katıldı
Emine Erdoğan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Bursa Tıp Fakültesi'nin ev sahipliğinde Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'İntegratif ve Anadolu Tıbbı Kongresi'ne katıldı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin de katıldığı törende konuşan Emine Erdoğan, 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti Bursa'da bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi.
“MEDENİYET TARİHİMİZİN, TAMAMI HENÜZ GÜN YÜZÜNE ÇIKMAMIŞ ZENGİN BİR MİRASI VAR”
Bursa'nın doğası, tarihi ve manevi iklimiyle insan ruhunu yükselten bir şehir olduğunu dile getiren Emine Erdoğan, medeniyetlerin doğumhanesi olan bu müstesna coğrafyanın, dünyayı değiştiren ecdadın ayak izleriyle mühürlendiğini anlattı.
“SAĞLIĞIN KÜLTÜR OLARAK YAŞANDIĞI ÇOK DAHA ANLAMLI BİR DÜNYA İNŞA EDEBİLİRİZ”
Kongreye ev sahipliği yapan SBÜ Bursa Tıp Fakültesi’ne ve tüm paydaşlara teşekkür eden Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kongre boyunca birçok panel düzenlenecek, konuşma yapılacak. Bu büyük emeğin geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları için yeni bir ufuk çizeceğine inanıyor, sonuçlarının şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Lokman Hekim'e 'En büyük nimet nedir?' diye sormuşlar, 'İyi huylu olmak' demiş. 'En hayırlı mal nedir?' diye sormuşlar, 'sağlık' demiş. Çünkü sağlık, güzel ve kaliteli bir yaşamı besleyen, hayata neşve katan bir pınardır. Sadece bireylerin değil, toplumların da huzur ve refahını sağlıklı olma hâli belirler. Son 2,5 yılımız tarihin en büyük salgınlarından birini tecrübe ederek geçti. Sanıyorum ki sağlığın ve sağlık alanında atılacak adımların önemini çok daha iyi idrak ettik. Sağlığın aslında hayat demek olduğunu daha derinden özümsedik."
Emine Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütü’nün 1974'te, sağlığı sadece hastalık ya da bir engelin olmayışı değil, beden, ruh ve sosyal yönden de bir iyilik hâli olarak tanımladığını hatırlattı.
Sağlığın, çok yönlü, çok boyutlu ve süreklilik arz etmesi gereken bir hâl olduğuna değinen Emine Erdoğan, "Nitekim insan dediğimiz varlık, sadece bedenden ibaret değil. İnsan, beden ve ruhun bir araya geldiği eşsiz bir mekanizma. İnsan varoluşunun, manayı temsil eden ruh, maddeyi temsil eden beden tarafı var. Bedenin iyi olması ruha mutlaka sirayet ediyor. Aynı şekilde ruh iyi olduğunda beden de iyileşiyor" ifadesini kullandı.
Emine Erdoğan, sağlığın, insanlığın tarih boyunca her dönem büyük önem atfettiği, üzerine çok düşünüp çalıştığı bir konu olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Tıp, eczacılık ve botanik gibi alanlarda nice eserler yazılmış, dünyanın ortak bilgi hazinesine eklenmiştir. İnsan sağlığına adanmış bu çaba, nice keşfin de zeminini hazırlamıştır. Şifayı her yerde arayan insan, bitkilerin, hayvanların, toprağın, suyun, seslerin ve hatta kokuların kendine has dillerini deşifre etmiştir ve topladıkları bilgilerin ışığında bir yaşam inşa etmiştir. İbn-i Sina bir eserinde şöyle diyor: 'Tedavinin en iyi ve en etkili yollarından biri hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmaktır. Ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli hâle getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.' Anlıyoruz ki sağlık ilacın yanında, yaşadığımız ortam, işittiğimiz ses, etkileşim hâlinde olduğumuz sosyal çevre gibi birçok unsurla ilgili. İşte geleneksel Anadolu tıbbının özü; denge, ölçü ve doğayla barışık bu yaşam tarzıdır. Bu medeniyet mirasını dışlamadan, modern hayata entegre edebilsek, sağlığın bir kültür olarak yaşandığı, çok daha anlamlı bir dünya inşa edebiliriz."
Emine Erdoğan, hayatın hemen hemen her alanında devrimsel dönüşümler gerçekleştiğini, günün teknolojiyle şekillendiğini ifade etti.
Tedavi yöntemlerinin geliştiğini ve tıpta yeni buluşların gündem olduğunu anlatan Emine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Buna rağmen insan sağlığı hızla bozulmaya, hastalıklar artmaya devam ediyor. Kronik hâle gelmiş hastalıkların cenderesinde ömürler geçiyor. İşin kötüsü, bu hastalıklara yakalanma yaşı gittikçe düşüyor. Kanser, diyabet, astım, obezite, insanlar arasında hızla yaygınlaşıyor ve maalesef çocuklara da sirayet ediyor. Bu kadarıyla da kalmıyor, bu hastalıklar başka hastalıklara kapı aralıyor. Mesela, obezite, kanser, kalp, kas ve iskelet sistemi gibi hastalıkların davetçisi. Aynı şekilde, diyabet, körlükten felce, böbreklerin iflasından ampütasyona kadar çeşitli felaketlere zemin hazırlıyor. Meselenin özüne indiğimizde kronik hastalıkların çoğunlukla yaşam tarzından kaynaklandığını görüyoruz. Sağlığı hayatın merkezinden uzaklaştırıp yalnızca hastane binalarına sığdırmamız da hastalıkların ömrünü uzatıyor."
Sağlığın yalnızca hastalığa yakalanıldığında akıllara gelmemesi gerektiğini dile getiren Emine Erdoğan, "Bilakis, yaşantımızı şekillendiren bir düşünceler bütünü olmalı. Bildiğiniz gibi tüm dünyada, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT), son derece talep görür hâle geldi. Çünkü bu metot insanı ruh ve beden bütünlüğü çerçevesinde ele alıyor, değerlendiriyor. Sadece hasta olduktan sonra değil, hasta olmamak için yapılması gerekenlere ilişkin de detaylı yaşam reçetesi çıkarıyor. Koruyucu hekimliği esas alıyor" diye konuştu.
Emine Erdoğan, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesinin son derece önemli olduğuna işaret ederek şunları kaydetti: "Geleneksel tıbbın, modern tıbbın bir alternatifi olarak algılanması çatışmalı bir alan oluşturuyor. Hâlbuki geleneksel tıp, barındırdığı kadim öğeleriyle, modern tıbbın bir tamamlayıcısı olarak önemli bir yere sahip. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının hem medeniyetimizi ihya edeceği hem de insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının geleneksel tıp uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sayede Türkiye'nin bu alanda önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına eminim. Zira tıp tarihi açısından âdeta bir laboratuvar olan medeniyet tarihimizin, tamamı henüz gün yüzüne çıkmamış zengin bir mirası var. Dünyada adından bahsettiren Türk hekimlerinin emin ellerinde, Anadolu tıbbının insanlığın hizmetine kazandırılacağına yürekten inanıyorum. Kongremizin, bu engin mirasın keşif yolculuğuna yeni kilometreler ekleyeceğini düşünüyorum. Katkıları için Sağlık Bakanlığımıza, Tarım ve Orman Bakanlığımıza ve Sağlık Bilimleri Üniversitemize teşekkür ediyorum. Anadolu'nun şifa kültürünün tüm dünyaya iyilik getirmesini temenni ediyorum."
Konuşmanın ardından Tarım ve Orman Bakanı Kirişci, Emine Erdoğan'a ilk eczacılık kitabı olarak tanımlanan 1436 yılında Şirvani tarafından yazılan "Şifa Bahçesi" isimli eseri takdim etti.
Emine Erdoğan ve beraberindekiler, kongre merkezi çıkışında kurulan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının örneklerinin sunulduğu stantları gezerek apiterapi, tıbbi bitki ve yağlar ile geleneksel tedavi uygulama örneklerinin gösterildiği stantlardaki ürünlerle ilgili bilgi aldı.
Kongre merkezindeki programının ardından Bursa Olgunlaşma Enstitüsü’ne geçen Emine Erdoğan, seramik atölyesinde baskı yöntemiyle çınar yaprağı ve Yeşil Türbe desenli pano yapımına eşlik etti.
Türkiye'nin en büyük geleneksel ve tamamlayıcı tıp merkezi konumunda bulunan Bursa GETAT'ı da ziyaret eden Emine Erdoğan, çalışmalar hakkında yetkililerle görüştü.
Ziyaretlerde Emine Erdoğan'a, Sağlık Bakanı Koca da eşlik etti.